23

1.8K 166 55
                                    

"Minho! Minho nerde?!"diye heyecanla bağırarak yurda girdi Chan ve montunu astıktan sonra koşarak salona girdi. Salona geçtiğinde gördüğü ortam ile yüzü buruştu ve neredeyse tüm mutluluğu toz olup gidiyordu.

"Sevgilim, ben geldim!"diye bağırdı Jessi çığlık atarcasına ve oturduğu yerden kalkıp Chan'a doğru koştu. O Chan'ın boynuna sarılırken Chan'da eğilip ona karşılık verdi.

"Hoşgeldin bebeğim ama..."dedi gözlerini birbirine düşmanca bakan beş çocukta gezdirirken.

"Bunların nesi var?"diye sordu Jessi'ye fısıldayarak. Jessi ondan ayrıldı ve gülmemek için kendisini zor tutuyordu.

"Onlara sorsan daha iyi."dediğinde Jessi, Chan onun yanağına bir öpücük kodurdu ve çocuklara doğru yaklaştı.

"Neler oluyor? Neden meclis gibi toplandınız?"diye sordu salonda farklı köşelere oturan 5 gence yaklaşarak. Hepsi suratsız bir şekilde duruyorlardı ve hiçbiri birbiri ile göz teması kurmuyorlardı. Hiçbiri cevap vermeyince Chan derin bir nefes aldı.

"Neler oluyor dedim?!"diye sesini biraz yükselterek tekrar sorduğunda hepsi bu sefer ona bakıyorlardı.

"Jeongin bizi dışlıyor."dediğinde Jisung, Jeongin gözleri ve ağzı kocaman açılırken ona bakmaya başlamıştı.

"İftira! İftira atma!"

"Minik Jeongin'imiz abilerinden iğreniyor. Bize homofobiklik yapıyor!"diye Felix'te ağlar bir ses tonuyla konuştuğunda, Jeongin'in daha çok celallenmişti.

"Hayır! Sadece yatağımda sevişemeyeceğinizi söyledim!"

"Hey hey hey, hey. Sakin olun, hiçbir şey anlamıyorum."dediğinde Chan, Seungmin dikleşti ve koltuğun ucuna kaydı.

"Felix ve Jisung, Jeongin'in yatağında sevişirken Jeongin onları basmış. Şimdi de onu homofobik ilan ettiler."diye olayı açıklığa kavuşturduğunda Seungmin, Chan gözlerini kocaman açıp Felix ve Jisung'a baktı.

"Yurtta böyle şeyler yapabildiğimizi bilmiyordum?"diye şaşkınca konuştuğunda, Felix utanıp oturduğu koltuğa sinerken Jisung'un suratında özgüvenli bir ifade vardı.

"Evet abi, istersen sende yapabilirsin? Jeongin'in yatağı gayet rahat-ah!"

Kafasına yediği sert yastık darbesi ile çığlık atıp konuşmasını kesmişti. Çocuklar kendi arasında atışmaya başladığında Chan gülüp başını iki yana salladı ve hatırladığı şey ile hızlıca Minho'nun odasına yöneldi. Jessi elini tutunca durmak zorunda kalmıştı ama.

"Nereye?"diye sordu Jessi masum bakışlarını onun gözlerine odaklayarak.

"Minho'ya bir şey söylemem gerek. Hemen geliyorum. Seni çok özledim."dedi Chan ve Jessi'nin dudaklarına kısa bir öpücük kondurup tekrardan Minho'nun odasına yöneldi.

Heyecanla odaya girdiğinde gördüğü manzara ile ise kan beynine fışkırıyordu neredeyse.

"Ne oldu ona?"dedi odaya girip kapıyı peşinden kapatarak. Hyunjin elindeki ıslak bezi abisinin alnına bırakırken bakışlarını Chan abisine çevirdi.

"Çok ateşi var. Bu saate kadar hiç uyanmamıştı, uyandırmaya geldiğimde farkettim. Yarım saattir ateşini düşürmeye çalışıyorum."dediğinde Hyunjin, Chan Minho'nun başına geldi ve elinin tersini onun yanağına bastırdı. Gerçekten de cayır cayır yanıyordu.

"Abi, hastaneye mi götürsek?"dediğinde Hyunjin, Chan başıyla onu onayladı.

"Tamam, ben götürürüm. Şirketi arayıp araba isteyeceğim, ona düzgün bir şeyler giydirir misin?"dediğinde Chan, Hyunjin onu hızlıca onayladı ve Minho'nun üzerinde ki örtüyü açtı. Abisine hızlıca bir eşofman ve bir kazak giydirdi. O sırada Chan şirketi arayıp araba istemişti ve ardından hemen arabayı almaya gitmişti. Şirket yakın olduğu için bir kez daha şükretti. Arabalardan birini alıp yurdun kapısında bıraktı ve hızlıca inip içeri girdi.

hi, I'm here tooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin