"Minho?"
Chan yavaşça başını eğip dizlerinde yatan minik bedene baktı. Şişmiş küçük gözleri kapalı duruyordu Minho'nun. Elini kaldırıp yavaşça yumuşacık saçlarına yasladı ve parmaklarıyla masaj yapar gibi okşamaya başladı. Minho'nun uyumadığını biliyordu, nefeslerinden anlayabiliyordu.
Minho'nun itirafından sonra Chan hiçbir şey söyleyemedi. Tek yaptığı Minho hıçkırıklarla ağlarken onu sakinleştirmeye çalışmak oldu. Başarmıştı da, ama şimdi ne yapacağını bilmiyordu. Minho onu seviyordu, ona aşık olduğunu düşünüyordu hatta ama o Minho'ya çok kötü davranmıştı. Düşünmeden onu çok kez incitmişti. Onu görmezden gelmişti, sürekli onu itmişti. Ona zarar vermişti. Şimdi de düzeltmeye çalışırken daha çok bozuyordu her şeyi.
Chan ellerini Minho'nun başının altına koyup kaldırmaya çalıştığında Minho gözlerini açtı hızlıca ve abisinin bacağına sarıldı. Gözlerini abisine çevirdiğinde Chan neredeyse ağlamaya başlayacaktı. Minho çok kötü gözüküyordu. Gözleri şişmiş ve kıpkırmızılardı, gözaltları morlaşmaya başlamıştı ve beyaz teni daha çok solgunlaşmıştı.
"Gitme Chan abi."dedi Minho yavaşça konuşarak. Gözlerini bir saniye bile aşık olduğu, içinde galaksileri taşıyan göz bebeklerinden ayırmıyordu. Chan hızlıca gözlerini kapattı ve derin bir nefes alıp yavaşça gözlerini geri açtı.
"Minho, buna devam edemem."dedi sessizce ve Minho'yu tekrardan kaldırmaya çalıştı.
"Biraz sevemez misin beni?"
Minho'nun sorduğu soru ile Chan yutkunamadı. Böyle bir şeyin gelmek üzere olduğunu biliyordu, ama bir anda olunca eli ayağına dolanmıştı.
"Minho-"
"Çok mu çirkinim? Güzel olabilirim. Senin için güzelleşeceğim."dedi Minho ve hızlıca Chan'ın dizinden kalktı. Aynanın karşısına doğru geçip ağlamaktan şişmiş olan yüzüne bakmaya başladı.
"Hayır Min-"
"Kilolu olduğumu mu düşünüyorsun? Kilo verebilirim. Tekrardan diyete başlayabilirim. Changbin ile spora da gidebilirim. Yanına yakışacak biri olabilirim."diye konuşmaya devam ederken Minho, Chan başını ovuşturmaya başlamıştı.
"Eğer beğenmiyorsan, tarzımı değiştirebilirim. Ne istiyorsan yapmaya hazırım, beni biraz sevebilir misin?"dedi Minho ellerini birbirine kenetleyip sevdiği adama dönerek.
"Minho, sen yeterince güzelsin."dediğinde Chan, Minho omuzlarını düşürdü.
"O zaman neden beni sevmiyorsun? Yoksa benden iğreniyor musun? Ben temiz değilim diye mi beni sevmiyorsun? Ben istemedim Chan abi, o adam bana zorla dokundu yemin ederim istemedim."
Chan, duyduğu kelimeler ile neredeyse aklını yitirecekti. Gözlerinde alevler dolaşmaya başlarken gözlerini küçük olana çevirdi. Minho yanlış düşünüyordu, Chan'ın onun hakkında hissettikleri bunlar değildi. Chan bu olayları nasıl toparlacağını da bilemiyordu artık.
"Biliyorum, senin bir suçun olmadığını biliyorum Minho."dedi Chan ve ayağa kalkıp Minho'ya doğru ilerledi.
"O zaman neden, bana nedenini söyle?"derken Minho, Chan onun başını elleri arasına alıp yanaklarını okşamıştı. Minho, sanki onu ayakta tutan tek şeylermiş gibi Chan'ın kollarına tutundu ve sevdiği adamın küçük gözlerine bakmaya başladı. En ufak bir işarete bile razıydı.
Chan artık eski dolgunluğu kalmamış olan zayıf yanakları biraz daha sevdi ve sonra ellerini çekip başını iki yana salladı. Minho beklentiyle onu izlerken, o bir şey söylemeden yanından geçti ve odanının kapısını açtı. Beklemeden odadan çıktı ve bir iki saniye sonra duyduğu bağırma sesiyle yürümeyi bıraktı.
"Bang Chan! Bana cevap ver! Bu şekilde gidemezsin!"diye bağırarak odadan çıktı Minho'da. Chan abisini koridorda görünce hızlıca ona yaklaşıp koluna tutundu.
"Bana nedenini söyle! Neden beni sevemiyorsun ha?!"diye bağırıp Chan'ı sarsmaya başladığında Chan bıkkın bir ifadeyle ona bakmaya başlamıştı. Bu işten sıkılmaya başlıyordu artık.
"Sadece cevap ver!"diye bağırdığında Minho, Chan onu kollarından tutup sertçe kendisine çekti.
"Çünkü sana bakınca o orospu çocuğunu görüyorum!"
Chan bir anda bağırdı ve Minho'yu sarsarak ittirirken geriye doğru sendelemesine neden oldu.
"Yüzüne bakarken kendimi ihanet ediyor gibi hissediyorum. Anneme ihanet ediyorum Minho! Senin baban yüzünden benim annem öldü!"dedi Chan tekrar bağırarak ve bu sefer o da ağlıyordu. Annesinin ölü bedeni aklında canlanırken kendi kafasına sıkıp tüm o anı unutmak istiyordu. Küvetin içinde koyu sıvının içinde yatan cansız beden gözlerinde canlandıkça intikam hissi yeşeriyordu içinde. Minho'ya bakarken sadece intikam düşünebiliyordu.
"Bu benim suçum değildi, beni bunun için cezalandıramazsın!"
"Baban da benim annemi suçu olmayan bir şey için cezalandırdı. Annem şu an ölü!"diye bağırdığında Chan, Minho'nun kaşları hafifçe havalandı.
"Benimde mi ölü olmam gerekiyor Chan?"dedi Minho yavaşça kısılan bir ses tonuyla. Chan hızlıca gözlerini devirdi ve elleriyle yüzünü ovuşturduktan sonra ellerini saçlarına geçirip kabarık saçlarını geriye doğru yatırdı.
"Demek istediğim şey bu değildi. Min, benim bir sevgilim var. Sana karşılık veremem."
"Madem her şeyi ailemizle kıyaslıyoruz, benim babamında karısı vardı?"dedi Minho kollarını göğüsünde bağlayarak.
"Senin baban bir orospu çocuğuydu ama!"diye bağırıp Minho'nun üzerine yürüdü Chan. Minho biraz irkilip geriye doğru adımladığında diğer üyeler araya girip onları ayırmamak için zor duruyorlardı. Araya girmek istemiyorlardı çünkü tartışma olmadan bu konunun kapanmayacağı belliydi.
"Ona benzediğim için beni suçluyorsun, ama sen ona benden daha çok benziyorsun Chan. Merak etme, bende annene benzeyeceğim. Sabrımın tükenmesine az kaldı. O zaman rahat bir nefes alırsın."