7

2.1K 199 95
                                    

Bugün yorucu bir gündü. Mv çekimlerinin ilk günüydü. Hepimiz gerçekten çok yorulmuştuk. Araba durduğunda hızlıca kapıyı açtım ve inip hızlı adımlarla yurda doğru ilerledim. Diğerleri de peşimden gelirken çantamdan anahtarımı çıkardım ve kilidi açtım. İçeri girdiğimde Jessi'nin koltukta oturduğunu görünce durdum ve hızlıca gözlerimi devirdim. Bu hala buradaydı. Bir türlü gidememişti.

"Chan nerede?"diye ayaklanıp sorduğunda bir süre daha ona baktıktan sonra odama doğru ilerledim.

"Geliyor."dedim ve hızlıca odaya girip kapıyı hızlıca kapattım. Çantamı çıkarıp kenara bırakırken diğer yandan kendi kendime söyleniyordum.

"Sanki Chan bunun arkadaşı, bu Felix'in arkadaşı diye gelmedi mi yani hayırdır? Takmış bir Chan'a. Sanırsın sevgilisi."dedim ve gözlerimi devirip dolabımı açtım. Pijama takımı çıkardıktan sonra dolabı geri kapattım.

"Sevgilisi olabilir mi lan?"diye söylendim gözlerimi kocaman açarak ve kapı açılınca başımı o yöne çevirdim. Hyunjin ve Seungmin odaya gülerek girip kapıyı kapattıklarında tamamen onlara döndüm. Sorsam yanlış anlaşılır mıydım?

"Neye gülüyorsunuz?"dedim merakla başımı eğip kıyafetlerimi yatağa fırlatarak.

"Jessi, çok komik bir espri yaptı."dediğinde Hyunjin, Seungmin onun omuzuna vurup onu susturdu.

"Evet, asla anlamadığım şu espriler."dedim kendi kendime ve tişörtümü çıkardı. Pijamalarımı giydikten sonra eşyalarımı aldım. Bugün çamaşır sırası bendeydi. Odadan çıktım ve banyoya doğru ilerlemeye başladım.

"Çamaşırınız varsa getirin!"diye bağırdım ve çamaşır makinesinin önünde eğildim. İçindeki yeni yıkananları bir sepete topladıktan sonra kirli kıyafetleri makineye attım. Diğerleri de kıyafetlerini getirirken makinenin ayarlarını düzeltiyordum.

"Al bakalım külkedisi."diye duyduğum sesle gözlerimi önüme kıyafetleri bırakan Jessi'ye çevirdim. Arkadan gelen kahkaha sesleriyle sertçe yutkundum ve ona bakmaya devam ettim. Yüzündeki gıcık gülümseme ile bana bakıyordu.

Hızlıca saçından tuttum ve kafasını çamaşır makinesinin içine soktum. O çığlık atarken tüm bedenini makinenin içine sıkıştırdım ve kapağı kapattım. Çığlık atarak makinenin camına vurmaya başladığında makineyi çalıştırdım ve kahkaha atmaya başlarken küçük camdan onun acı çekişini izlemeye başladım.

"Küçük bir şaka Minho, alındın mı yoksa ufaklık?"diye gelen sesle gözlerimi bana gülerek bakan Jessi'den alıp arkasında dikilen Chan abime çevirdim. Ufaklık? Ondan uzun olduğumun farkındaydı değil mi? Tamam, biraz çelimsiz olabilirim ama ondan uzunum!

Hafifçe gülümsedim ve başımı iki yana sallayıp kıyafetleri makineye soktum. Kapağı kapatıp dikleştim ve detarjan ve yumuşatıcıyı atıp makineyi çalıştırdım. Banyodan çıktığımda Chan abinin telefonu çalmaya başlamıştı. Hızlıca balkona çıktığında bir süre arkasından baktıktan sonra odama ilerledim. Yüzümdeki makyajı sildikten sonra çekmecemdeki sigara paketine baktım. Belki bu gece bir tane içebilirdim. Hızlıca yatağıma girdim ve diğerlerinin yatmasını beklemeye başladım.

Bir süre sonra telefonumdan youtube izlerken 12. videoya falan geçmiştim. Herkes yatmıştı. Sadece ben kalmıştım. Yavaşça telefonumun ekranını kapattım ve yataktan kalktım. Çekmecemi açıp telefon kutusunun altından sigara paketini çıkardım. Bir dal ve çakmağımı alıp cebime soktum ve yumuşak adımlarla odadan çıktım. Kimsenin uyanmaması gerekiyordu. Özellikle Chan abinin, söylediği şeyleri ve yaptıklarını artık kaldıramıyorum.

Balkona doğru ilerleyecekken gördüğüm kişi ile durdum. Chan abi balkonun kapısının önünde sırtı bana dönük şekilde duruyordu. Dışarıdan gelen ışık sayesinde odanın içine gölgesi vurmuştu. Gölgesi bile bir disney prensine benziyorken ona nasıl aşık olmayabilirim ki?

Chan abi yavaşça bana doğru döndüğünde geriye doğru bir adım attım. Gözleri yaşlı ve çökmüş görünüyordu. Bana bakarken gözlerinde saf nefreti görebiliyordum. Benden gerçekten nefret ediyordu, o nefreti sevgiye çeviremezdim. Hızlıca üzerime doğru gelmeye başladığında gerginlikle geriye doğru bir adım attım.

Karşıma geldiğinde suratımın ortasına yumruğu geçirince başım yana doğru düşerken elimi çeneme koyup gözlerimi ona doğru çevirdim. Yakalarımı kavradı ve beni kendisine çevirdi tekrardan. Tekrar yumruk attığında acıyla bağırdım ve dik duramayıp yere düştüm.

"Senden nefret ediyorum! Senden nefret ediyorum!"diye bağırdı ve üzerime çıkıp suratıma yumruklar atmaya devam etti. Bir süre onu ittirmeye çalışsam da başarılı olamayınca kendimi saldım. Bana vurmasına izin verdim. Neye sinirli olduğunu bilmiyordum, en azından siniri geçerdi ve bunu çocuklara yansıtmazdı. Birden durdu ve yüzümü avuçlarının arasına alıp ona bakmamı sağladı.

"Her yüzüne baktığımda onu görüyorum, ve senden daha çok nefret ediyorum, anlıyor musun? Senden daha çok nefret ediyorum!"diye bağırdı ve başımı geri bırakıp tekrardan yumruklar atmaya başladı. Sanırım ölecektim.

"Chan abi! Öldüreceksin onu! Ne yapıyorsun?!"diye sesler duymaya başladığımda çocukların uyandığını anladım. Hyunjin ve Changbin, onu kollarından tutup üzerimden çektiğinde başımı kaldırıp etrafıma bakmaya çalıştım ama başım tekrardan geriye düşmüştü.

"Minho abi, iyi misin? İyi misin?"diye duyduğum sesle gözlerimi açık tutmaya çalıştım ama kayıyordu bakışlarım. Bir süre orada uzanıp kendime geldikten sonra yerden ve yanımdaki Felix'ten destek alıp oturur vaziyete geldim.

"İyiyim, sorun yok."

"Abi, hastaneye gidebiliriz. Hastaneye gidelim."dediğinde Jisung başımı iki yana salladım ve gözlerimi Chan'a çevirdim. Kapının önünde durup hala bana nefretle bakıyordu. Jessi ise onun koluna sarılmıştı.

"Bilmiyorum."dediğimde gözlerini devirip omuzlarını dikleştirdi.

"Sana ne yaptım bilmiyorum, neden benden bu kadar nefret ediyorsun?"dedim sesim yavaşça kısılırken. Bir süre daha bana bakmaya devam ettiğinde ağlamamak için dudaklarımı büzüştürdüm ve başımı eğdim.

"Oysa ben seni seviyordum."dedim yavaşça ve gözlerim dolmaya başlarken gülümseyerek gözlerimi tekrardan ona çevirdim.

"Ben seni çok seviyorum Chan abi."

hi, I'm here tooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin