Gecenin bir yarısı, herkes uyuyordu ve tüm yurda bir sessizlik hakimdi. Tek uyuyamayan kişi Jeongin'di. En azından o öyle sanıyordu. Telefondan arkadaşına son bir mesaj atıp ekranını kapattı ve dikleşip ayaklarını sarkıttı. Kollarını açıp gerindikten sonra ayağa kalktı ve odadan çıktı. Mutfağa doğru ilerlerken gördüğü manzara olduğu yerde sıçramasına sebep oldu.
"Sikeyim!"diye söylenerek arkasındaki duvara yapıştı. Yerde uzanan Chan abisi başını dikleştirdi ve ona baktı.
"Merhaba Jeongin."
"Sen manyak mısın?!"diye biraz sesli bir şekilde konuştu Jeongin elini deli gibi atan göğüsüne yaslayarak. Chan kıkırdadı ve yerden destek alıp oturur vaziyete geldi.
"Hayır, içimde bir huzursuzluk var."dedi ve elleriyle kabarık saçlarını geriye doğru yatırdı.
"Nasıl bir huzursuzluk?"dedi Jeongin ve biraz ilerleyip abisine yaklaştı.
"Bilemiyorum. Ben... bir rüya gördüm."dedi ve derin bir nefes alıp küçük gözlerini küçük kardeşine çevirdi.
"İstersen bana anlatabilirsin?"dedi Jeongin, yavaşça abisinin yanına oturup bağdaş kurarak. Chan ona küçük bir şekilde gülümsedi ve gözlerini balkon kapısına doğru çevirdi.
"Tam şu an oturduğumuz yerdeydim, ama balkonun kapısının önünde kendimi görüyorum. Ve o, bir anda gelip bana saldırıyor. Suratıma yumruklar atıp benden nefret ettiğini söylüyordu. Ama ben ona karşılık veremiyordum, daha doğrusu vermiyordum. Daha sonra uyandım. Ne olduğunu anlamıyorum, hatırlamaya başlıyorum sanırım. Ama kimi hatırladığımdan emin değilim."diye anlattığında Chan, Jeongin onu pür dikkat dinlemişti ve gözlerini balkonun kapısına dikmişti.
"Şu ana kadar neleri hatırladın abi?"diye sorduğunda Jeongin, Chan derin bir nefes aldı ve gözlerini sağa doğru kaydırıp düşünmeye başladı.
"Ailemi hatırlıyorum, Hyunjin'i ve 3 Racha'yı hatırlıyorum. Felix'i de hatırlıyorum, hayatta kalma şovundan elenince çok ağladığımı hatırlıyorum. Seungmin ve sana dairde ufak tefek şeyleri hatırlıyorum. Ortaokulda ki arkadaşlarımı da anımsıyoru-"
"Atladığın biri yok mu?"diye sordu Jeongin abisinin lafını keserek. Chan gözlerini balkonun kapısından alıp kardeşine çevirdi ve hafifçe gözlerini kıstı.
"Minho, ona dair ufacık bir şey hatırlıyorum. Küçücük, minicik bir öpücük hatırlıyorum. Dans stüdyosundaydık. Ama devamı yok, boşluk."diye kendini açıkladığında Chan, Jeongin başını yavaşça aşağı yukarı salladı ve gözlerini yavaşça Minho abisinin kaldığı odanın kapısına odakladı. Minho abisini üzmek istemiyordu ama Chan abisinden de bir şeyleri saklamak istemiyordu artık.
"Peki ya Jessi?"diye sorduğunda, Chan derin bir nefes aldı ve kendisini geriye doğru bırakıp parkeye uzandı.
"Onu hiç bilmiyorum, orası benim için tamamen bir bilmece."dedi ve ellerini başının altına koyup yastık olarak kullanırken tavanı izliyordu.
"Minho onu çok sevdiğimi söylüyor. Kendisinden bile çok sevdiğimi. Ama yanılıyor, bence ben Minho'yu daha çok seviyorum. Çünkü o çok iyi kalpli ve çok tatlı. Zor zamanımda yanımdan ayrılmamış bile."
"Bu sevgiden çok bir hayranlık gibi sanki?"
"Bilmiyorum, olabilir. Ama ben onu çok sevmek istiyorum. Bence sevilmeyi en çok o hakediyor."dediğinde Chan, Jeongin hafifçe gülümsedi.
"Öyle, Minho abim gerçekten sevilmeyi hakediyor. Onu, çok üzdüler. Üzdük."
&•&•&
"Ne diyorsun sen Jeongin? Minho abimin yaptığı şey doğru bir şey değil. Bunu yapamaz."dedi Hyunjin kaşlarını çatıp karşı yatakta oturan Jeongin'e bakarak.
"Biliyorum, ama düşündüm. Aynı durumda olsaydım bende yapardım. Siz yapmaz mıydınız?"diye sordu Jeongin, tek tek abilerine bakarak.
"Yapmazdık Jeongin. Sen Minho abime üzüldüğün için böyle düşünüyorsun."
"Ona kızmaya hakkımız yok. Onu tek başına bıraktık o hastane odasında. Kimse demedi bir kere gidip bakalım diye, kim dedi? Hiçbirimiz. Bizi bu evden kapı dışarı da edebilirdi ama hala burdayız. Birde masum gibi ona kızamayız."dedi Jeongin sesini alçak tutmaya çalışarak.
"Jeongin, yine de bunu yapabileceği anlamına gelmez. Chan abim hatırladığında ne olacak peki, düşünebiliyor musun? Eninde sonunda Chan abim hatırlayacak."dedi Felix, kucağında yatan Jisung'un saçlarını okşarken.
"Bizim yaptığımız çıkacak olan kıyameti erkene alıp daha az sarsıntılı olmasını sağlamak. Chan abim tam olarak hatırlamaz ise Minho abime daha az sinirlenir."dediğinde Seungmin, Jeongin histerik bir şekilde güldü ve hızlıca ayağa kalktı.
"Sizin yaptığınız Minho abimi iyice gözden çıkarmak. Zaten iyi bir psikolojide olmadığını biliyorsunuz ve sizde üzerine gidiyorsunuz. Ne zaman bu kadar gaddar oldunuz siz?!"
"Jeongin yeter, Minho abim şöyle, Minho abim böyle deyip durma! O hata yaptı. Onu destekleyemezsin. Üzüldüğünü anlıyorum ama bu sefer o suçlu ve cezasını çekmeli!"
Bir anda kapıdan gelen tıklanma sesiyle hepsi sessizleşip başını odanın kapısına çevirmişlerdi. Bir süre sonra kapı açıldı ve Minho başını içeri uzattığında Jeongin dışında herkes bakışlarını kaçırmışlardı. Minho dudaklarını birbirine bastırıp burukça gülümsedi ve tüm üyelere tek tek baktıktan sonra parmaklarını çıtlatmaya başladı.
"Ihım- şey, ben şey demek için gelmiştim. Imm, yarın Chan abinin doğum günü. Bu gece kutlayabilir miyiz?"
"Ne yaparsan yap."dediğinde Hyunjin, Minho yüzü düşürken gözlerini kaçırdı ve boğazını temizledi.
"Hyunjin abi."diye uyarır gibi konuştuğunda Jeongin, Hyunjin ona bakıp gözlerini devirdi. Ayağa kalktı ve hızlıca Minho'nun omuzuna çarpıp yanından geçerek kapıya ilerledi.
"Hyunjin!"diye seslendiğinde Minho, Hyunjin durdu ve ona doğru döndü tekrardan. Minho'da ona döndü ve zar zor derin bir nefes çekti ciğerlerine.
"Bu nereye kadar devam edecek? Beni daha ne kadar dışlayacaksın?"
"Chan abim seni sevmiyor!"diye sinirle bağırdığında Hyunjin, Minho ona bakmaya devam ederken omuzlarını düşürdü yavaşça.
"Onu kandırmaya devam ettiğin sürece seni dışlamaya devam edeceğim. Anladın mı?!"diye bağırdığında, Minho dolan gözlerini gizlemek için başını eğdi ve bakışlarını odadaki pencereden dışarı çevirdi. Tüm odaya sessizlik yayılmıştı. Kimseden ses çıkmıyordu.
"B-ben, biliyorum."dedi Minho yavaşça ve hafifçe gülümsedi. Başını Hyunjin'e çevirdiğinde pişman bakışlar görmüştü. Hyunjin dediklerine pişman olmuştu.
"Chan abimin beni sevmediğini biliyorum Hyunjin. Ben sadece kısa bir süre de olsa o hissi tatmak istedim. Yanlış yaptığımı biliyorum, ama yaptım işte. Hatamı da düzelteceğim."dedi ve gözlerini diğer üyelerde gezdirdi.
"Bir kişinin kalbini kazanmak isterken, altı kişinin sevgisini de kaybettim. Ben düşünemedim, o an çok yalnızdım ben sağlıklı düşünemedim. Çok özür dilerim."
Kimse bir cevap vermeyince Minho derin bir nefes alıp dudaklarını birbirine bastırıp başını salladı.
"Sorun değil, siz kutlayabilirsiniz. Sizden ayrı kutlayacağım, üzgünüm."dedi ve kapıya ilerledi. Aralı olan kapıyı iyice açıp Hyunjin'in yanından geçti ve koridorda hızlıca ilerleyip kendi odasına geçti. Kendini ne kadar tutsada yapacağı şey ortadaydı. Ağlamak. Sanki bu zamana kadar hiç ağlamamış gibi.
