34

1.4K 134 57
                                    

Odanın kapısının yavaşça açılmasıyla Minho gözlerini telefon ekranından alıp kapıya çevirdi. Chan'ın güzel yüzünü gördüğünde bilgisayarda devam eden videoyu durdurup yatağında biraz dikleşti. Chan arkasından kapıyı kapattıktan sonra gözlerini odada gezdirdi ve başka kimse olmadığını anlayınca gözlerini Minho'ya çevirip hafifçe gülümsedi.

"Ne oldu?"diye sordu Minho.

"Bebeğimi özledim."dediğinde Chan, Minho'nun içine mutlulukla birlikte büyük bir pişmanlık duygusuda yayılmaya başlamıştı. Hyunjin ile konuşmalarının üstünden 4 gün geçmişti. Bu 4 gün içinde her ne kadar Chan'a her şeyi söylemeye çalışsada başarılı olamamıştı Minho. Kendisinde bunu yapacak cesareti bir türlü bulamıyordu. Çocukların bakışları da bu yüzden hoşuna gitmiyordu. Sanki hepsi ona nefretle bakıyordu. Chan'ın ona nefretle bakmamasını istemişti ama başka nefret dolu bakışlar kazanmıştı. Derin bir nefes aldı ve bilgisayarı kucağından indiren Chan'ı izlemeye devam etti.

Onda olan değişiklikler olumluydu en azından. Çocuklar sayesinde geçmişi daha iyi hatırlamaya başlamıştı. Minho dışında. Onu hala hatırlamıyordu. Hatırlamaya değer biri değildi onun için ama kendisini öyle yapmaya çalışıyordu.

Chan yatağın üzerine çıkıp Minho'nun bacaklarının arasına girerek üzerine doğru eğildi ve dudaklarını öpmeye başladı. Minho'nun yanakları anında yanmaya başlarken yatakta biraz aşağı doğru kaydı ve Chan'a karşılık vermeye devam etti. Chan kollarını Minho'nun iki yanında yatağa bastırıp onu kafese aldı ve daha duygu dolu bir öpüşmeye yol almışlardı.

Minho ellerini zar zor havaya kaldırıp Chan'ın tişörtüne tutundu ve onun hızına yetişmeye çalıştı. Ellerini Chan'ın sırtından yukarı çıkarttı ve kollarının üzerinden geçirip dalgalı saçlarına tutundu. Nefesi kesilince dudaklarını geri çekmek zorunda kaldı. Nefes nefese bir şekilde Chan'a bakarken, Chan başını yana eğip biraz aşağı kayarak dudaklarını Minho'nun boynunda dolaştırmaya başlamıştı. Minho'nun hassas tenini dudakları arasında sıkıştırdığında  küçük bir nefes kaçtı Minho'nun dudaklarından. Chan, Minho'nun boynuna doğru kıkırdadı ve dilini dolaştırmaya başladı.

"Channie."diye fısıltıyla konuştuğunda Minho, Chan boynunu emmeye başlamıştı. Minho hafifçe inlediğinde, Chan tenini bırakıp dikleşti ve kararmış gözlerini Minho'nun üzerinde gezdirdi.

"Pisicik bunu beğendi mi?"diye boğuk bir ses tonuyla sorduğunda, Minho sertçe yutkundu. Başını salladığında, Chan tekrardan kıkırdadı.

"Biz hiç seviştik mi Min?"diye sorduğunda, Minho titrek bir nefes aldı ve başını iki yana salladı. Sevişmeyi bırak, elleri birbirine bile değmemişti. Chan elini bir anda Minho'nun dağınık saçlarına geçirdi ve kafasını okşayarak yüzüne eğildi. Tekrardan dudaklarını öpmeye başladığında Minho'nun içi titredi. Chan nasıl bir etki yarattığının farkında değildi.

"Denemek ister misin?"diye tekrar sordu Chan, Minho'nun dudaklarına doğru ve öpmeye devam etti.

"Deneyebilirim."dedi Minho dudaklarının arasından zar zor ve kendisini Chan'a bırakıp onu köleleştirmesine izin verdi. Chan, Minho'nun tişörtünü uçlarından tutup yukarı doğru çekti ve başından çıkardı. Aşağı kayıp dudaklarını Minho'nun gövdesinde gezdirmeye başladığında Minho ellerini Chan'ın saçlarına geçirip ordan kaydırarak sırtına indirdi. Chan diliyle Minho'nun göğüs ucunu ıslatıp nefesini üflediğinde, Minho inleyerek başını geriye attı. Göğüsünün yandığını hissediyordu.

hi, I'm here tooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin