"Zaten iyi bir durumda değil, görmüyor musun?"dedi Chan tedirgin bir ses tonuyla sevgilisine bakarken.
"Ne kadar umrumda? İsterse gebersin. Umrumda değil."dediğinde Jessi, duyduğu sözler ile Chan'ın beynine kan fışkırmıştı. Bir süre karşısındaki kadına baktıktan sonra eliyle koridorun diğer ucunu gösterdi.
"Git."
Chan'ın dudaklarının arasından bir sözcük çıktı sadece, git. Jessi buraya, Minho'ya daha fazla acı çektirmek için gelmişti ve bunu açık bir şekilde belli ediyordu.
"Ne? Ne demek git?"dedi Jessi kıkırtı eşliğinde konuşarak. Ama Chan'ın sert bakışları kendisine bakmaya devam edince kaşları çatıldı onunda.
"Benimle dalga mı geçiyorsun sen? Minho'yu sevmiyordun, sana ne oluyor?"
"Aklım başıma geldi Jessi, üyelerime karşı ağzından kötü bir laf çıkaracaksan eğer bu ilişkiye devam etmeye gerek yok."dediğinde Chan, Jessi gözlerini kocaman hayretle ona baktı.
"Orospu çocuğu."
Chan gözlerini devirip başını başka bir yöne çevirirken Jessi artık tüm kiniyle ona bakıyordu.
"Benimle oynadın, beni sevmiyordun ki. Hepsi Minho'yu kıskandırabilmek için miydi ha?"diye sorduğunda Jessi, Chan tekrardan gözlerini ona çevirdi.
"Ne diyorsun sen? Minho'yu neden kıskandırmak isteyeyim ki? Jessi, seni ne kadar sevdiğimi bilmiyor musun?"
"Biliyordum, artık bilmiyorum. Beni kullandın. Sikeyim, iğrenç bir insansın."derken Jessi geri geri ilerliyordu.
"Hayır, Jessi ben seni seviyorum. Bunu biliyorsun. Kafanda kurmayı bırak."
"Chan, bildiğim tek şey biraz uzak kalmamız gerektiği."dedi Jessi ve arkasına dönüp ilerlemeye başladığında Chan gözlerini devirip onun yanına koştu.
"Jessi, uzak kalmak istemiyorum. Sadece cümlelerine dikkat etmen gerekiyor."
"Böyle olmamı isteyen sendin, şimdi neden beni değiştirmeye çalışıyorsun Chan? Sürekli senin istediğin gibi biri olmaya çalışıyorum, beni değiştirmeyi bırak artık."dedi Jessi gözlerini Chan'ın gözlerine sabitleyerek ve tekrardan ilerlemeye başladı.
"Ayrı kalmak istemiyorum, ayrı kalmayalım Jessi. Lütfen."dedi Chan hızlıca Jessi'nin koluna sarılıp onu durdurarak. Ona iyi gelen şey Jessi'ydi, onu dik tutan şey oydu. O giderse yıkılırdı.
"Az önce gitmem gerektiğini, ilişkiye devam etmemize gerek olmadığını söylüyordun."
"Üzgünüm, üzgünüm bir anda ağzımdan kaçtı üzgünüm. Senden ayrı kalamam, lütfen benden ayrılma."dedi Chan sevgilisini kollarının arasına alıp ona sıkıca sarılarak. Jessi onu ittirdi ve kaşlarını çatarak onun yüzüne baktı.
"Biraz zaman verelim Chan, böyle olursa birbirimizi kıracağız."dedi ciddi bir ses tonuyla ve Chan'dan ayrılıp ilerlemeye devam etti.
"Ne kadar zaman? Geri dönecek misin?"diye seslendi Chan. Ama cevap alamadı. Aslında cevabı almıştı, sessizlik bazen en sert cevaplardan biridir. Chan bunu kabul etmek istemedi. Duvara doğru yaklaşıp eliyle duvardan destek alıp dikleşti. Neredeyse 2 gündür uyumuyordu, kendini çok bitkin hissediyordu. Duvara iyice yanaşıp yaslandı. Sırtını dönüp aşağı doğru kaydı ve yere oturup bacaklarını kendisine doğru çekti. Dirseklerini dizlerine yaslayıp elleriyle yüzünü ovuştururken aklını dağıtmaya çalışıyordu. Bir süre yüzü kapalı bekledikten sonra ellerini saçlarına geçirip saçlarını geriye yatırdı ve bakışlarını karşısındaki duvardan alıp boş hastane koridoruna çevirdi. Sanırım Jessi artık olmayacaktı. Bu şekilde düşününce kalbi yerinden çıkıp çoktan onu terketmişti bile. Bir süre koridora bakmaya devam etti ve yavaşça başını çaprazında kalan Minho'nun kaldığı hastane odasına doğru çevirdi. Aralık olan kapıdan onu görebiliyordu. Bitmiş görünüyordu, çok zayıflamıştı, yüzü solgun görünüyordu. Çocuklarla konuşurken gülümsüyordu, ama aslında onu da başaramıyordu.