36

1.6K 143 39
                                    

Chan gözlerini açtığı anda karanlık bir ortamla karşılaşmayı beklemiyordu. Ne kadar süredir uyuyordu, uyuduğunda saat öğlen 2 gibiydi. Ve şimdi zifiri karanlıkta gözünü açıyordu. Yavaşça arkasına döndü ve daha farklı bir şey ile yüzleşti. Mumları yanan güzel bir pasta kendisine bakarken hemen onun arkasında mumların ışığıyla aydınlanan güzel Minho vardı. Yüzünde hafif bir tebessümle aşık olduğu adama bakıyordu.

"İyi ki doğdun Chan abi."dedi ve gülümsemesi o kadar güzeldi ki Chan pastayı falan unutmuştu. Sadece yüzü aydınlanan güzelliğe odaklanmıştı. Hatta o kadar dalmıştı ki mumları üflemeyi unutmuştu. Tek istediği tüm gün oturup Minho'yu izlemekti. Yanaklarını sevmek, gözlerinden öpmek istiyordu.

"Üflemeyecek misin?"diye sordu Minho gözlerini kocaman açıp Chan'a bakarken. Chan gözlerini ondan ayırdı ve biraz daha dikleşti. O ayaklarını yataktan sarkıtacakken Minho dizlerinin üzerinde çöktüğü yerden kalktı ve ona izin verdi. Chan ayaklarını sarkıttı ve eliyle kısaca saçlarını karıştırdıktan sonra Minho'yu kendisine çekti. Minho pastaya dikkat ederek Chan'ın bacaklarına oturduğunda kıkırdıyordu. Chan kollarını sıkıca onun beline sarıldı ve gözlerini mumları yanan pastaya dikti.

İkisi de şimdi odadaki tek ışık kaynağına bakıyorlardı.

"Dilek tut."dedi Minho, Chan mumları üflemeye hazırlanırken. Chan durdu, derin bir nefes alıp gözlerini kapattı ve hafifçe gülümsedi.

"Dilek, çok önemli."diye alay ederken Minho heyecanla bacaklarını boşlukta sallayıp kıpırdadı. Gülümsemesi daha çok büyüken dudaklarını birbirine bastırmaya çalışıyordu. Chan onun haline kıkırdadıktan sonra derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı tekrardan. Dileği diledikten sonra mumları üfledi ve odayı tamamen karanlığa boğdu. Minho pastayı biraz aşağı indirdi ve başını Chan'a doğru çevirdi. Onu tam olarak göremesede nefeslerini yüzünde hissediyordu. Birbirlerine çok yakın olduklarının farkındaydı.

Chan'ın elin onun belinden bacağına kaydığında dudaklarının arasından ufak bir nefes kaçtı.

"Ne diledim biliyor musun?"dedi Chan fısıldayarak. Onun fısıldayışı Minho'nun yutkunmasına sebep oldu. Ağzını açıp bir şey diyemiyordu bile.

"Seni hatırlamayı diledim."diye tekrar konuştuğunda Minho titrek bir nefes aldı ve başını utançla eğdi. Her tarafının yandığını hissetmişti. Alt dudağını ısırıp gözlerini kapattığında kulağının dibinde Chan'ın kıkırtısını duyunca bu sefer tamamen dikleşti. Gülmemek için kendisini zor tutarken Chan kıkırdamaya devam ediyordu.

"Teşekkür ederim Minho."dedi Chan biraz ciddileşerek ve başını Minho'nun boynuna yaklaştırıp uzun bir öpücük bıraktı. Sıcak dudaklar boynuna değince gözlerini kapattı Minho ve derin bir nefes verip tepsiyi tutan ellerini sıktı.

"Çok pahalı bir doğum günü hazırlayamadım, üzgünüm."

"Umrumda değil. Hayatımda gördüğüm en güzel pasta bu."dediğinde Chan, Minho gözlerini açtı ve gözünden bir yaş süzülürken sevdiği adama baktı.

"En azından salonu süsleyebilirdim."dedi sesi titrerken. Chan bir elini kaldırıp kucağındaki oğlanın yanağına yerleştirdi ve baş parmağıyla hafifçe okşadı yumuşak teni.

"Önemli değil Minho, bu harika. Şu an çok mutluyum."dediğinde Chan, Minho bir süre sessiz kaldı ve birden gözlerini açtı.

"Dışarı çıkmak senin için sorun olur mu?"

"Ne?"

"Sadece soruma cevap ver."dedi Minho hızlıca elindeki pastayla birlikte Chan'ın kucağından kalkarak. Minho pastayı komidinin üzerine bıraktı ve ışığı açtı. Chan aniden gözüne çarpan ışık ile rahatsız olup gözlerini kıstı.

hi, I'm here tooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin