"Abi?"diye gelen seslenişle başımı aynadaki yansımamdan alıp kapıdan dikilen Changbin ve Hyunjin'e çevirdim.
"Gelmiyor musun?"diye sorduğunda Changbin, onlara doğru adımladım.
"Siz gidin, ben biraz daha çalışacağım."dedim ve tekrardan aynaya döndüğümde ikiside hala bana bakmaya devam ediyorlardı. Derin bir nefes aldım ve omuzlarımı düşürerek onlara döndüm tekrardan.
"Ne?"
"Minho abi, abartmıyor musun?"dediğinde Hyunjin, başımı hafifçe yana eğdim.
"Neyi?"
"Günlerdir bizi bu şekilde kandırıp yurda gelmiyorsun."dediğinde Changbin, gözlerimi yana kaydırdım ve duruş şeklimi değiştirip kolumu germeye başladım.
"Daha fazla çalışmam gerekiyor."
"Abi yeterince mükemmelsin. Kendini bu kadar hırpalamana gerek yok."
"Eğer hırpalanmazsam daha kötü performans sergilerim, Changbin. Ben iyiyim, merak etmeyin."dedim ve gözlerimi tekrardan yansımama çevirdim.
"En azından bir gün dinlen."dedi bu sefer Hyunjin lafa atlayarak. Gözlerimi yansımamın üzerinde gezdirdim. Dışardan bakıldığında çok yorgun görünüyordum.
"Hadi çocuklar, saat geçiyor. Yurtta görüşürüz."diyerek onlara doğru ilerledim ve onları stüdyodan dışarı ittirmeye başladım. İkiside söylenmeye devam ediyordu ama onları dinlemeden kapı dışarı çıkardım.
"Hadi iyi geceler."
"Ne oluyor?"diye gelen sesle tam kapıyı kapatacakken durdum ve gözlerimi koridorun başından bize doğru yaklaşan Chan abime çevirdim.
"Chan abi, Minho abime bir şey söylemen gerekiyor artık."diye mızmızca konuştuğunda Hyunjin, sinirle ona baktım. Sadece siktir olup gitseniz olmuyor muydu?
"Minho abim günlerdir eve gelmiyor."dediğinde Changbin, Chan abim gözlerini onlardan alıp bana çevirdi ve gözlerini dikkatlice yüzümde gezdirdi.
"Çalışmam gerekiyor."dedim ve tekrar kapıyı kapatmaya yeltendim. Chan abim eliyle kapıyı tutup kapatmamı engellediğinde gözlerimi kocaman açıp ona bakmaya başladım.
"Tamam, siz gidin. Onunla ben konuşacağım. İyi geceler."diye çocukları kışkışladıktan sonra içeri girip kapıyı kapattı. Tam karşımda dikildiğinde bir sürü ona baktıktan sonra karşısından çekilip aynanın karşısına doğru ilerledim. Tişörtümün ucundan yakalayıp beni geriye doğru çekti ve tekrardan karşısında durmamı sağladı.
"Neler oluyor Minho?"
"Bir şey olmuyor, sadece daha fazla çalışmak istiyorum."dedim gözlerimi ona çevirmeden. Ona baktığımda çok fazla heyecanlanıyordum ve yine kendimi ezik duruma düşürmek istemiyordum.
"Kendini çok fazla yormana gerek yok Minho."dediğinde derin bir nefes aldım.
"Sen neden kendini çok fazla yoruyorsun o zaman?"diye sordum gözlerimi ona çevirerek. Gözlerimin içine bir süre baktıktan sonra histerik bir şekilde güldü. Kalbim, bu kadar hızlı atmasan olmaz mıydı?
"Rol model alman gereken son kişiyim."dediğinde gözlerimi devirdim.
"Seni rol model almıyorum zaten. Sadece daha iyi olmak istiyorum."
"Ne için Minho? Kendini yetersiz mi buluyorsun yoksa?"dediğinde yutkundum ve gözlerimi kaçırdım.
"Hayır."
"O zaman neden?"
"Çünkü senin gözüne girmek istiyorum!"diye bir anda bağırdığımda bende kendime şaşırmıştım. Geriye doğru çekilip dikleştiğinde bakışlarımı tekrardan kaçırdım.
"Beni de görmeni istedim."
"Seni görüyorum Minho."
"Sadece hatalarımı görüyorsun!"diye tekrar bağırdığımda ağzımın ortasına bir tane vurmak istedim. Neden bağırıp duruyordum ki?!
"Bağırma bana."diye sinirle konuşup dikleştiğinde arkama döndüm ve aynaya doğru ilerlemeye başladım tekrardan.
"Ne yapmamı istiyorsun? Her şeyi bırakıp seninle ilgilenmemi mi? Ergen gibi davranma."dediğinde tekrardan sinirle ona döndüğümde tam arkamda olduğu için yüz yüze gelmiştik. Geriye doğru bir adım attım.
"Sadece bana da diğerlerine davrandığın gibi davranmanı istedim."
"Kıskanıyorsun yani?"
"Kıskanmak değil bu! Kendimi yetersiz hissediyorum!"dediğimde bu sefer bir şey demeden gözlerimin içine bakıyordu.
"Burada olmamam gerekiyormuş gibi hissediyorum, size yük oluyormuş gibi hissediyorum. Elendiğimde her şey bitmişti işte. Neden buradayım?!"diye bağırdım ve o sessiz kalmaya devam edince hızlıca tekrar arkama döndüm. Koşar adım ilerleyip dolabın arkasına oturup saklandım ve ellerimle yüzümü kapattım. Tüm bunları bağırarak söylemek daha kötü hissettirmişti. Chan abime söylemek, daha fena!
"Git buradan lütfen. Yalnız kalmak istiyorum."dedim sessizce ve başımı ellerimin arasına alıp gözlerimi bir noktaya odakladım. Ona bağırmamalıydım, ah! Ona neden bağırdım ki!
Bir süre sessizlik olduğunda gittiğini sandım ama tekrardan sessizliği bozdu.
"Minho-"
"Git demiştim abi."diyerek lafını böldüm ellerimi kulaklarımdan indirerek.
"Kes şunu."dediğinde cevap vermek yerine olduğum yere biraz daha sindim. Görüş alanıma girdiğinde gözlerimi ona doğru çevirdim. Bir süre bana bakmadan orada dikildikten sonra gözlerini yavaşça bana çevirdi. Göz göze geldiğimiz anda buzullar vücudumu sarmıştı, alevler çevreleyip tüm buzulları eritmişti. İçimde başlayan uçuşmalardan bahsetmiyorum bile. Bende bu kadar büyük etkiler yaratırken nasıl farkedemiyordu? Farketmemesi iyiydi aslında. Kendimi kötü hissederdim.
"Çocuk gibi davranmayı kes."diye sessizce devam ettiğinde bir süre daha gözlerine baktıktan sonra başımı önüme çevirdim. Ellerimle oynamaya başlarken tüm vücudum gerilmeye başlamıştı.
"Sana ne oluyor bu günlerde hiç anlamıyorum."dediğinde ona bakmak yerine ellerimle oynamaya devam ediyordum.
"İstediğim şey, beni de bir kere tebrik etmen."dedim iyice içime gömülürken başımı eğerek. Kendimi mızmızlanıyor gibi hissediyordum. Sessizlik, tekrardan odayı etkisi altına alırken utanç içindeydim. Neden kendimi bir anda bu kadar küçük düşürmüştüm? Buna gerek yoktu. Aptal Minho!
İçimden kendime küfürler yağdırırken gelen adım sesleriyle başımı kaldırıp ona doğru baktım. Olduğu yerde değildi artık. Başımı eğip dolabın arkasından baktığımda kapıdan dışarı çıktığını gördüm. Kapı kapanma sesini duyunca tekrardan dolabın arkasına girip bacaklarımı uzattım ve başımı dolaba yasladım.
Harika, umarım her şeyi daha çok mahvetmemişsindir Minho.
