Saat sabah 03.35. Hyunjin yine uyuyamıyordu. Olaylı gecenin üzerinden 4 gün geçmişti. Hyunjin 4 gün boyunca doğru düzgün bir uyku çekememişti. Çünkü korkuyordu, uyurken bir şey olabilme ihtimali aklını alıyordu. Abisini tek sakinleştiren kişi olarak kendisini sorumlu hissediyordu.
Bir süre daha yatakta kıvrandıktan sonra hızlıca yatakta dikleşti ve başını Minho'nun yatağına çevirdi. Sakin bir şekilde uyuduğunu görünce içi biraz da olsa rahatladı. Bir süre kedi gibi uyuyan abisini izledikten sonra başını Seungmin'e çevirdi. O da uyuyor gibi gözüküyordu, ama biliyordu ki en ufak bir sese hemen yerinden kalkacak. Olaylı geceden etkilenen tek kişi Hyunjin olmamıştı, herkes sürekli diken üstündeydi. Ve sebebini öğrendikten sonra artık kimse Minho'ya nasıl yaklaşacağını bilemiyordu. Onu incitmekten korkuyorlardı, yanlış bir şey yapmaktan ve tekrardan kafayı yemesinden korkuyorlardı. Ve Chan bu olayın yurttan dışarı çıkmasını istemiyordu. Chan en kötü ihtimali bile göz önünde bulundurarak hareket ediyordu her zaman. Bu grubu şirketten yardım almadan kendi kurmuştu ve en ufak bir pürüzde şirketin acımayacağını biliyordu. Grubun dağılması isteyeceği son şeydi.
Hyunjin, hızlıca üstündeki örtüyü ittirip yataktan kalktığında Seungmin gözlerini açıp yataktan destek alıp dikleşti.
"Nereye?"diye sorduğunda, Hyunjin ona bir süre baktıktan sonra omuzlarını silkti.
"Balkona çıkacağım. Daraldım."dediğinde, Seungmin başını salladı ve yatağa tekrardan uzanıp gözlerini kapattı. Hyunjin onu biraz daha izledikten sonra hızlıca odadan çıktı. Kapıyı kapattıktan sonra balkona ilerledi. Karanlık koridordan geçip balkonun kapısının ardında gördüğü siluet ile durdu. Biri balkona ondan önce geçmişti ama kim olduğunu çıkaramıyordu. Tekrardan ilerlemeye başladı ve kapıyı açıp balkona çıktı. Başını koltukta oturan kişiye çevirdiğinde Chan abisini görürken kapıyı peşinden kapattı.
Chan, Minho'nun mutfakta unuttuğu paketinden bir tane sigara almıştı ve dudaklarının arasındaki sigarayı yakmaya çalışırken gözlerini balkona giren Hyunjin'e çevirdi. Hyunjin yavaşça onun önünden geçti ve koltuğun diğer tarafına oturup arkasına yaslanıp kollarını göğüsünde bağlayarak dışarıyı izlemeye başladı. Uzun bir süre sessiz kaldılar. Hyunjin dışarı izledi, Chan ise sigarasını içti. Taa ki, gökyüzünden bembeyaz kar taneleri karanlık geceye düşmeye başlayana kadar sükunet devam etti.
"Kar yağıyor."dedi Hyunjin heyecanla koltukta öne kayıp gökyüzüne bakarak. Yorgun bakışlarının altında mutlu bir yüz, küçük bir çocuk gibi gökten düşen kar tanelerini heyecanla izliyor. Chan bir süre onu izledikten sonra daha çok koltuğa sinip dolmaya başlayan gözlerini sıkıca kapattı.
"Ben kötü bir liderim."diye sessizce konuştuktan sonra boğazından küçük ve acı dolu bir hıçkırık koptu. Hyunjin gözlerini yavaşça yanındaki abisine çevirdi. Chan'ın ellerini yüzüne kapatarak ağladığını gördüğünde dudaklarını büzüp bakışlarını kaçırdı.
"Neden böyle yaptım bilmiyorum, anlamıyorum. Neden sadece onunla konuşmadım, şimdi her şey daha iyi olabilirdi. Onun bu halde olmasının sebebi benim ve onu nasıl bu durumdan kurtarırım bilmiyorum. Kendimden, tüm saçma ve çocukça düşüncelerimden nefret ediyorum."
Chan sesli hıçkırıklar içinde ağlamaya başladığında Hyunjin ona doğru döndü ve elini omuzuna koyup güç vermek istercesine sıktı.
"Bence artık, bir şeylerden ya da birilerinden nefret etmeyi bırakmalısın Chan abi, böylesi hepimiz için daha iyi ve kolay olur."dediğinde Hyunjin, Chan öne doğru eğilip daha fazla ağlamaya başlamıştı. Hyunjin bir süre ne yapması gerektiğini düşündü, ardından abisine biraz daha yaklaştı. Bir kolunu sırtından atıp diğerini kollarının arasından geçirip ona sarıldı ve başını ensesine yasladı.
