Duyduklarımdan sonra oradan uzaklaşmış, hastanenin bahçesindeki banka atmıştım kendimi.
Farkında olmaktan ziyade o kişiden duymak bambaşkaydı. Yiğit’in bana olan bakışları, imaları böyle bir şey olduğunu gösteriyordu zaten.
O kadına, bana aşık olduğunu söylemişti.Aşk neydi?
Yiğit hayatımda bambaşka bir yere sahipti. Bana bakışı, gülüşü, sözleri her defasında yüreğimin kuş gibi çırpınmasını sağlıyordu.
Ben ona aşık mıydım bilmiyordum. Belki Yiğit, başından savmak için öyle söylemişti, emin olamıyordum. Ya da kaçmak için bir yol arıyordum.
Hastaneden çıkan Ayvaz abim ile göz göze geldik. Hızla bana doğru gelip yanıma oturdu. Çenemi okşayıp “Bembeyaz olmuş yüzün, iyi misin?” diye sordu sesine yansıyan endişeyle. Ne diyecektim ki?Sanırım Yiğit bana aşık mı diyecektim?
Zorla gülümseyip “İyiyim abi. Üşüdüm biraz, eve gidelim mi?” diye sorduğumda alnımdan öpüp “Gidelim bebeğim.” dedi.
Şimdi ise taksiye binmiş, eve gidiyorduk. Akan yolu izliyor, zihnimdeki düşünceleri susturmaya çalışıyordum. Kalbimin sesini duymaya ihtiyacım vardı.
Hangi ara eve gelmiştik anlamamıştım. Aklım yerinde değildi sanki, bomboş bakıyordum etrafa.
Abim kapıyı açtığında içeri girdik. Işığı yanan odaya doğru ilerledim. Yavuz abim kanepede uyuyordu. Yavaşça, ses çıkarmamaya özen göstererek, yanına doğru ilerledim. Yanındaki boşluğa oturup bir süre yorgun yüzünü izledim. Abimin üzerindeki, omuzlarındaki sorumluluk canımı yakıyordu.Başımı, abimin göğsüne koyup gözlerimi kapattım. Ağlama isteğimi bastırmaya çalışıyordum. Bugün duyduklarımdan sonra ve abimi böyle gördüğüm için ağlamak istiyordum.
Abilerimden başka kimsem yoktu. Ne bir arkadaşım ne bir dostum. Arkadaşlarımın ihanetine uğramıştım. İhanet bilmeyen, beni içten seven bir arkadaşım olsaydı aşkın ne olduğunu sorardım ona.
Saçlarımda hissettiğim el ile hıçkırarak ağlamamak için dudaklarımı dişledim. Kapalı gözlerimden bir damla yaş aktı. Ayvaz abimin “Neyin var bebeğim? Dön abine.” dediğinde Yavuz abimin göğsünden kalktım. Uyuyordu hâlâ. Dolu gözlerimle Ayvaz abime baktım. Beni kucağına aldığında yorgunca başımı, göğsüne yasladım.
Odasına girip yatağa bıraktı beni. Kendisini de yanıma atıp, kollarının arasına çekti. “Minik bebeğimle ilgilenme vakti gelmiş. Ne dersin?” şefkatle çıkan sesi ağlamaya zorluyordu.
Hıçkırdığımda “Abi,” dedim çocuksu bir sesle “Aşk ne demek?”
Abim bir süre sessiz kaldıktan sonra “Bilmem,” dedi. “Hiç yaşamadım.”
Sessiz kaldığımda saçlarımı okşayıp “Bana her şeyini anlatabilirsin biliyorsun değil mi? Yeri geldiğinde arkadaş da olurum sana, anne, baba da.” dediğinde tuttuğum göz yaşlarımı serbest bıraktım. Uyku beni içine çekiyor, yorgun ruhum ve bedenim itaat ediyordu. Daha fazla dayanamayıp göz yaşları içerisinde uykuya daldım.
AYVAZ
Hastalıklı zihnim iyileşmiş, panzehrini bulmuştu. Panzehrim kollarımın arasında uyuyan küçük kız kardeşimdi. Narin, kırılgan, naif kalbi benim yaşama sebebimdi. Yıllarca, içine düştüğüm cehennemde o savaşı onun sayesinde yenmiştim.
Gözlerinin altındaki yaşları silip öpücük kondurdum. Üzerimizi örtecekken “Gitme.” diye sayıklaması ile duraksadım. Küçük bebek gibiydi. Keşke o cehennemde olmayıp onunla ilgilenseydim, keşke yanında olabilseydim. Şimdi yaşadıkları o küçük kalbine ağırlık yapıyordu. Elimde olsa hepsini alıp misliyle taşırdım.
Üzerimizi örtüp saçlarına öpücük kondurdum. “Buradayım minik bebeğim, yanındayım.” deyip sıkıca sarıldım.
🌱
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşeka Sarmaşığı
Teen FictionAşeka, bir ağacın veya bir başka bitkinin yanında topraktan çıkar ve ona sarılmaya başlarmış. Sarıldıkça o ağacın gövdesine yapışır ve zamanla o ağacın gövdesinde erir ve ağacın gövdesinde kaybolup gidermiş. Bazen de sarıldığı ağacı öyle sarar sarma...