Abimin üstüne çıkmış saçlarını yoluyordum. Elimden kurtulmaya çalışıyordu. “Dur be kızım! Yok öyle bir şey, dur!” dediğinde nefes nefese durdum. Yataktan kaçıp kapıya hızla ilerledi. Odadan çıkmadan önce Yavuz abime beni göstererek “Kızına abilerine nasıl davranması gerektiğini bir daha baştan anlat bence,” bana bakıp saçlarını düzeltirken “Sonra görüşeceğiz cadı.” deyip odadan çıkmıştı.
Arkasından güldüğümde abim bana sarılıp “Benim kızıma laf söylemeden önce kendine baksın.” deyip alnımdan öptü.
Geri çekilip yatağa oturdu. Beni de yanına oturtup ellerimi sıkıca tuttu.
“Anlat bakalım ne yaptınız bizim çocukla.” dediğinde gülümseyip anlatmaya başladım.
🌱Abimle biraz sohbet ettikten sonra odasına gitmişti.
Telefonuma gelen mesaj ile irkildim. Yiğit'ten gelmişti.
“Pencereye çıkar mısın?” yazmıştı.
Hızlanan kalbim ile pencereye koştum. Karşı duvara yaslanmış, elindeki sigarası ile bana bakıyordu. Gülümseyip elini kaldırdığında bende aynı şekilde karşılık verdim.
Birbirimize kilitlenmiş bakıyorduk. Ne zaman, ne de mekân önemliydi bizim için. O ve ben vardı. Biz vardık sadece.
O gece saatlerce birbirimizi izledik. Daha önce ona baktığımda göremediğim her şeyi görmüştüm. Gözlerine yansıyan aşkını görmüştüm.
Ve bende yavaş yavaş teslim oluyordum.
🌱
Sabah erkenden Yiğit'le buluşmuş, kahvaltı yaptıktan sonra sahile gelmiştik.
Yiğit, ona yaptığım itiraftan sonra yanımda çocuk gibiydi. Mutluydu, gözlerinin içi gülüyordu.
Hayallerimizden bahsediyor, hevesle onları anlatıyordu.
Sürekli aşkını dile getiriyor beni kendisine hayran bırakıyordu.
Dünden sonra hayatımın değiştiğini hissediyordum. Zamanın ne getireceğini bilemezdim ama elim, onun elindeyken dünyanın en mutlu kadını hissediyordum kendimi.
“Daldın güzelim.” diyen Yiğit'in sesi ile daldığım yerden çıkıp gülümsedim. Gözlerine bakıp “Af edersin, ne diyordun?” diye sorduğumda avuç içimden öpüp “Seninleyken hayatımın nasıl güzelleştiğini anlatıyordum.” dediğinde üzgünce “Kaçırdım mı ben şimdi?” diye sorduğumda güldü. Yanağımı okşayıp “Kaçırmadın güzelim. Gözlerime bak, onlar hep anlatacak sana.” dedi ilgili sesiyle.
Hafif sakallı yüzünü okşayıp “Yiğit, sen nasıl bir adamsın böyle? Ben seni nasıl göremedim? Bu gözlerindeki aşkı nasıl fark edemedim? Çok geç farkettim.” dedim kendime kızarak.
Elimi okşayıp “Senin bir suçun yok. Gözlerimden sen döküldüğün halde seni, senden sakladım. Usta bir oyuncuydum sadece.” deyip gülümsedi.
“Artık görüyorum, duyuyorum kalbinin sesini. Hep mutlu olacağız. Olacağı değil mi?” diye sorduğumda alnını alnıma yaslayıp gözlerini kapattı. “Bu kalp attığı sürece, sen mutlu ol diye her şeyi yapacağım. Seni üzdüğüm gün, benim öldüğüm gündür.” dediğinde korkuyla “Deme öyle, ölmek falan,” iç çekip “Yaşa, benim için, bizim için yaşa.” dedim kalbimden geçenleri, dilime dökerek.
Gözlerini açıp sıcak bir şekilde gülümsedi. Alnımdan öpüp “Yaşayacağım.” dedi söz verircesine.
Tenimde hissettiğim damlalar ile başımı gökyüzüne kaldırdım. Yağmur yağmaya başlamıştı.
Yiğit ayağa kalktığında ona ayak uydurdum. Kolunu omzuma atmış ben ise beline sarılmıştım. Bu şekilde yağan yağmurun altında yürüyorduk.
Yağmur hızlandığında arabasının yanına gelmiştik. Hemen binip kapıları kapattık. Sırılsıklam olmuştuk. Ben halimize gülerken Yiğit’te hastalanacağım diye endişeleniyor, söyleniyordu.
Evine geldiğimizde kapıyı açıp önden geçmem için müsaade etti.
İçeri girdiğimde üşüyen vücudum anında ısınmıştı.
Yiğit “Güzelim sen takıl istediğin gibi. Ben havlu getiriyorum.” deyip merdivenlere koştu.
Bir kaç dakika sonra gelmişti. Yanıma oturup saçlarımı aceleyle kurutmaya başladı. “Üşümüyorsun değil mi? Dur ben sıcak bir şeyler yapayım.” deyip ayağa kalkacakken engel oldum. “Sakin ol Yiğit, üşümüyorum. Senin saçında ıslak, seninkini de kurutalım.” deyip elimdeki havluyla saçını kurutacakken itiraz edip “Yok, ben başka havlu getireyim.” deyip odadan çıktı.
Tekrar geri geldiğinde elindeki havlu ile saçını kuruluyordu. Elimdeki havluyu gösterip “Bununla niye kurulamadın?” diye sordum.
Saçlarıma öpücük kondurup yanıma oturdu. “Kokun gitmesin.” deyip gülümsedi.
Aniden yanağına öpücük kondurdum. Şaşkınca bana baktığında güldüm.Telefonumun çalan sesi odayı doldurduğunda irkildim. Yiğit yutkunup geri çekildi. Ensesini kaşıyıp ayağa kalktı. “Ben şey, kahve yapayım.” deyip odadan çıkmıştı.
Bense hızlanan kalbimle bir başıma kalmıştım.
Hâlâ çalan telofonumu çıkardığımda Yavuz abimin aradığını gördüm. Daha sonra bakardım.
Yiğit içeri girdiğinde uzattığı kahveyi alıp teşekkür ettim.
Kahve içerken benden gözlerini kaçırıyordu.
Utanıyordu!
Bu hali tatlı olduğu için gülümsememi bastırmaya çalışıyordum.
Bu kez odayı dolduran ses Yiğit'in telefonundandı. Cebinden çıkarıp baktığında kaşlarını çatmıştı. Yüzünün aldığı hale endişelenip “Kötü bir şey mi?” diye sordum.
Hâlâ telefona bakıyor cevap vermiyordu. Koluna dokunup “Yiğit?” diye seslendiğimde irkildi. Bir kaç saniye bana bakıp zoraki gülümseyerek “Yok, yok bir şey.” deyip telefonu kapattı. Ellerini saçlarından geçirip çekiştirdiğinde bir şey olduğu belliydi.
Endişeyle “Bir şey olmuş işte. Söyle bana.” dediğimde bana baktı. Gözlerinde gördüğüm şey de neydi? “Benim bir suçum yok yemin ederim.” dediğinde anlamsızca ona bakıyordum.
Hiçbir şey anlamayıp “Ne diyorsun Yiğit?” diye sordum.
Ayağa kalkıp bir oraya bir buraya gidiyor endişeli görünüyordu. “Söyle artık!” diyerek sesimi yükselttim.
Bana doğru geldi. Yanıma oturup “Önce benden dinle olur mu? Yalvarırım sana.” dediğinde korkuyla “N-ne oldu?” diye sordum. Cevap vermekte güçlük çektiğinde telefonuma gelen mesaj sesi ile telefonu elime aldım. Yabancı bir numaradandı.
Mesaja girdiğimde gördüğüm resimler ile başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü.
Bir karede Yiğit bir kadına sarılıyordu. Yiğit'in sırtı dönüktü o sarılıyor muydu bilmiyordum ama geçen gün kafeye gelen kadın olduğunu fark etmiştim. Diğer karede ise kadın, Yiğit'in yanağından öpüyordu.Gerçek olup olmadığını algılayamadığım için defalarca bakıyordum.
Evet doğru görüyordum.
Gelen mesaj ile ellerim titremeye başladı.Yiğit hep bana aşıktı, gördüğün gibi de hâlâ öyle. Rüya aleminden çıkman için bir iyilik yaptım sana küçük kız."
Ceren
Hızla oturduğum yerde kalkıp kapıya doğru ilerledim. “Afra, yemin ederim göründüğü gibi değil, dinle beni.” deyip kolumu tuttu. Öfkeyle ona dönüp iteledim. “Hiçbir şey duymak istemiyorum! Usta bir oyuncuydun ve bitti!” deyip suratına tokat attım.
Evden çıktığımda gözyaşlarım çoktan akmaya başlamıştı. Üşüyordum ama umurumda değildi. Yiğit'in “Dinle beni Afra! Pişman olma, dinle lütfen!” diye bağırması ile duraksadım. Ona döndüğümde bana yetişti. Omuzlarımı tutup “Dün gece bana geldi, ben ist-“
“Yeter!” deyip lafını kestim. “Daha fazla beni kandırmana izin vermeyeceğim. Kendine başka oyuncak bul!” deyip önüme dönüp hızla ilerlemeye başladım. Buraya doğru gelen taksiyi durdurdum. Kapısını açıp binecekken Yiğit'in dedikleri ile duraksadım.
“Çok pişman olacağız Afra! Sen dinlemediğin için ben de böyle bir durumun içine düştüğüm için! Beni dinlemediğin için, bana inanmadığın için çok pişman olacaksın!” sesi sokakta yankılanmıştı.
Düşünemiyordum ama buradan gitmek istiyordum.
Ona döndüğümde tekrar bana doğru koştu. Aramızda az mesafe kaldığında “Gitme Afra. Bana nasıl inanmazsın? Benden nasıl böyle bir şey beklersin? Mantıklı düşünemiyorsun, yalvarırım sakinleş, öyle konuşalım.” dediğinde gözlerine baktım. Başımı iki yana salladım.
Daha fazla burada durmak istemediğim için taksiye bindim. Araba hareket ettiğinde arkama bile bakmadım.
Onu orada bıraktım.
Arkamda, geride ve tek başına.
BÖLÜM SONU
💚Ay noldu ya öyle???
Siz olsanız Yiğit'i dinler miydiniz yoksa Afra gibi çekip gider miydiniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşeka Sarmaşığı
Teen FictionAşeka, bir ağacın veya bir başka bitkinin yanında topraktan çıkar ve ona sarılmaya başlarmış. Sarıldıkça o ağacın gövdesine yapışır ve zamanla o ağacın gövdesinde erir ve ağacın gövdesinde kaybolup gidermiş. Bazen de sarıldığı ağacı öyle sarar sarma...