21.Bölüm

2.8K 229 16
                                    

Hata mı yapmıştım bilmiyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hata mı yapmıştım bilmiyordum.

Onu dinlemek isterdim ama uzaklaşmak istemiştim. Bana daha önce anlatmalıydı, söylemeliydi. Ama o susmuştu, saklamıştı benden.
 
Pişman olan ben değil o olacaktı.
 
Işıklarda duran araba hareket ettiğinde sağa baktım. Bize doğru hızla gelen araba ile korkuyla çığlık attım. Şiddetli bir şekilde çarpan araba ile savrulmuştum. Ters takla atan araba en sonda durmuştu. Sıkışan bedenime binlerce iğne batıyor gibiydi. Nefes almakta güçlük çekiyor gözlerimi açmakta zorlanıyordum. Kırılan camdan düşen bir parça gözüme isabet ettiğinde avazım çıktığı kadar çığlık atmıştım.
 
YAVUZ
 
İçimdeki kötü bir his vardı. Bu hissi gidermek için Afra'yı aramıştım ama açmamıştı. Odamdan çıkıp Ayvaz'ın odasına girdim.
 
Yatakta uzanan Ayvaz benim girmem ile doğrulup “Ne oluyor?” diye sordu. Sıkıntıyla nefesimi verdim. "Bilmiyorum, içimde kötü bir his var. Afra'yı aradım ama cevap vermedi.” Korku ve endişeyle söylediğim şeyler ile hızla yataktan kalktı.
 
Telefonunu hemen eline alıp titreyen elleriyle kulağına götürdü. “Açmıyor,” deyip endişeyle bana baktı. “Yiğit,” deyip tekrar telefonu kulağına götürdü. Sorgulayan bakışlarıma başını olumsuzca sallayarak cevap verdi. “Açmıyor.” dediğinde daha fazla bekleyemeyip odadan çıktım.
 
Evden çıktığımda Ayvaz da peşimden geliyordu.
 
Bir şey olmaması için dua ediyordum.
 
🌱

Yiğit'in evine geldiğimizde kapının önünde, yerde oturan bir Yiğit görmeyi kesinlikle beklemiyordum.
 
Ayvaz yanına çöküp “Yiğit?” diye seslendi. Yiğit dizine gömdüğü başını kaldırıp kızarmış ve gözlerinden akan yaşlar ile bize baktı. Bomboş, duygusuzca bakıyordu.
 
Yanına çöküp “Ne oldu, bu halin ne? Afra, Afra nerede?! Ona mı bir şey oldu yoksa?!” diye korku ve panikle sorduğumda sessiz kalmıştı. Ayvaz yakasından tutup “Konuşsana lan! Nerede Lâl?!” diye öfkeyle bağırdı.
 
Yiğit “Gitti.” diye fısıldadı. Kaşlarımı çatıp “Nereye? Ne gitmesinden bahsediyorsun?” diye sinirle sordum.
 
Omuz silkip “Gitti işte,” deyip gözlerime baktı. “Beni, burada bırakıp gitti.” dedi titreyen sesiyle.
 
Konuşacakken çalan telefonum ile sustum. Afra arıyordu. Hemen açıp kulağıma götürdüğümde yabancı birinin sesini duyunca olduğum yerde sendeledim. “Alo, Yavuz Bey'le mi görüşüyorum?” diyen erkek sesiyle korkuyla “E-evet?” dedim.
 
“Ben özel Saygın Hastanesinden arıyorum.” dediğinde gerisini dinleyememiştim.
 
🌱
 
Aldığımız haberden sonra hastaneye gelmiştik. İki saat olmuş hâlâ kimse bir şey söylemiyordu. Göz yaşlarımı silsem de yerine yenisi geliyordu.
 
Ayvaz sinir krizi geçirmiş, uyutuluyordu. Yiğit ise yere çökmüş geldiğinden beri bomboş duvarı seyrediyordu. Göz yaşları akıyordu sürekli.
 
Bebeğime, küçük kızıma bir şey olma düşüncesi bile beni öldürmeye yetiyordu. Bunun gerçeğiyle yüzleşemezdim. Ona hiçbir şey olmayacaktı, hiçbir şey.
 
Oturduğum yerden kalkıp Yiğit'e doğru ilerledim. Yanına oturup sırtımı duvara yasladım. Başımı ona çevirip “Ne geçti aranızda?” diye sordum.
 
İrkilip kızarık gözleriyle bana baktı. “Ona yeni kavuşmuşken, kaybettim. Bana inanmadı, dinlemedi. Öylece bırakıp gitti,” yutkunup devam etti. “Afra'nın bana itiraf ettiği gece Ceren geldi, eski sevgilim. Sarhoş olmuş, ayakta zor duruyordu. Vedalaşmaya geldiğini, son kez sarılmak istediğini söyledi. İstemediğimi söylediğimde diretti, yalvardı. Sessiz kalmamdan cesaret alıp sarıldı, ben karşılık vermeden. Arkasını dönüp gitti. Sonra ben içeri girecekken aniden bana seslendi. Ona döndüğümde ben daha ne olduğunu anlamadan yanağımdan beni öptü. İttim, istemedim ben. Fotoğrafımızı çektirmiş ve bunları Afra'ya attı. O da dinlemedi beni, yok saydı.” deyip başını duvara yasladı.
 
“Kalbimde o var diye, kimsenin kalbimi kırmasına bile izin vermedim ben. Ona zarar vermelerine izin vermedim. Kendimden bile sakındım onu. Ona baktığımda titreyen göz bebeklerim, nasıl başkasına baksın? Ona aşık kalbim, nasıl başkasına atsın? Ben, onu bu denli severken nasıl aldatırım? Nasıl?” dediğinde sessiz kalmıştım.
 
“Neden daha önce anlatmadın ona?” diye sordum.

“Korktum,” dedi net bir şekilde. “Korktuğum da başıma geldi.”
 
Ameliyathanenin kapısı açıldığında hızla ayağa kalkıp oraya koştum. “Durumu nasıl? İyi değil mi?” diye sordum korkuyla.
 
Doktor maskesini çıkarıp “Ameliyat çok zorlu geçti. Hayati tehlikesi hâlâ sürüyor, yirmi dört saat bizim için çok önemli. Yalnız başka bir durum daha var,” dediğinde korkuyla söyleyeceği şeyi bekliyordum. “Gözüne cam parçası isabet etmiş. Temizlemeye çalıştık ancak kornea büyük oranda zarar görmüş. Görme kaybı yaşaması büyük olasılık. Şuan yapmamız gereken tek şey uyanmasını beklemek, aksi halde net bir şey söylemek yanlış olur. Geçmiş olsun.” deyip arkasında enkaz bırakarak gitmişti.
 
Sinirle duvara yumruk atmaya başladım. Yere çöküp boğazımdaki feryadı serbest bıraktım.
 
AFRA
 
Üzerimde tonlarca ağırlık varmış gibi hissediyordum. Her yerim ağrıyor nefes almakta güçlük çekiyordum.
 
Gözlerimi açtığımda karanlıktı. Elimi kaldırdığımda “Bebeğim?” diyen Yavuz abimin sesi ile duraksadım. “Abi?” dedim kısık sesimle.
 
Yanaklarımdaki ıslaklık ile öptüğünü anladım. Saçlarımı öpüyor, kokumu içine çekiyordu. “Gözlerim.” dediğimde saçlarımı okşayıp “Bant var bebeğim.” dediğinde korkuyla “Ben, seni görmek istiyorum.” deyip doğrulmaya çalıştığımda abim engel oldu.

“Şşt sakin ol bebeğim, göreceksin. Şimdi dinlen sadece, sakinleş.” deyip sıkıca sarıldı. “Bırakma beni, gitme.” dediğimde kollarını sıklaştırıp “Asla, asla gitmem.” dedi.
 
Sakinleşmem için saçlarımı okşarken uykuya dalmak üzereydim. Adım sesleri duyduğumda “Nasıl?” diyen boğuk ses Yiğit'e aitti.
 
Abim “İyi olacak.” demişti.
 
Yiğit bir süre sessiz kaldıktan sonra “Onunla konuşmam lazım. Dinlesin beni abi, yalvarırım. Beni dinlemese bile sen anlat ona, seni dinler.” dediğinde hıçkırarak ağlamamak için zor tutuyordum kendimi.
 
Sesler boğuklaşmaya başladığında karanlık beni daha da içine çekiyordu. Çok geçmeden kendimi uykunun kollarına bırakmıştım.
 
Saçımı okşayan el ile uyandım. Gözlerimi açmaya çalışıyordum ama halâ karanlıktı. “Güzelim.” diyen Ayvaz abimin titrek sesi ile korkuyla “Abi, çıkarın hadi bandı. Sizi görmek istiyorum.” dediğimde abim ellerimi tutup “Tamam güzelim, doktor gelecek şimdi.” dediğinde kapı açılmıştı.
 
“Geldi bile, çıkaracak şimdi bebeğim, korkma.” dediğinde sakinleşmeye çalıştım.
 
“Kendini nasıl hissediyorsun Afra?” diyen doktorun sesi ile ellerimi gözüme götürüp “Bunun çıkmasını istiyorum sadece.” dedim ısrarla.
 
Bana doğru yaklaşan adım sesleri ile beklemeye başladım. “Çıkarıyorum.” diyen doktorun sesi ile beklemeye başladım.
 
Asırlar gibi gelen zamandan sonra “Gözlerini açabilirsin.” dedi doktor.
 
Yavaşça gözlerimi açtım.
 
Açmıştım ama beni karşılayan şey yine karanlıktı. Ellerimi, gözlerime götürüp “Çıkarmadınız mı? Neden hâlâ karanlık?” diye sordum panik ve korkuyla.
 
Görmüyordum, her yer karanlıktı.
 
“Görmüyorum! Karanlıkta kaldım görmüyorum!” diye bağırdım.
 
Deli gibi bağırıyordum. Engel oluyorlar, sakinleştirmeye çalışıyorlardı.
 
Boğazım yırtılırcasına bağırdım. Kolumda hissettiğim sızı ile direncim yıkıldı, karanlığa hapsoldum.
 

BÖLÜM SONU
💚

Lütfen yorumlarınız saygı çerçevesi içinde olsun.

Başından beri aklımda olan kurguya göre gidiyorum. Anlayışla karşılarsanız çok sevinirim.

Aşeka SarmaşığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin