26.Bölüm

2.3K 172 3
                                    

Tekrar aradığında yine aynı şey olmuştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Tekrar aradığında yine aynı şey olmuştu.
 
Ayvaz abim “Yarın gelecek zaten, bir problem oldu galiba. İşle ilgilidir.” dediğinde iç çekip “Muhtemelen.” deyip uzandım.
 
Üzerim örtüldüğünde “Uyu bebeğim. Uyandığında Yiğit burada olacak.” dedi Yavuz abim.
 
Ona kavuşma hayaliyle kapattım gözlerimi.
 
Karanlıktan kurtulacak tekrardan gözlerime kavuşacaktım.
 
Yarım kalan ne varsa tamamlanacak, her şey yoluna girecekti.
 
🌱

Uyandığımda beni sessizlik karşılamıştı.
 
Yiğit gelmemiş miydi?
 
Kapı açıldığında heyecanla doğrulup “Yiğit?” diye seslendim.
 
Sessizlik devam ediyordu.
 
“Afra,” deyip duraksadı Yavuz abim.
 
Ses tonu içime korku tohumları ekmişti. Kötü bir şey olmuştu.
 
Ellerimi tuttuğunda “Abi? Ne oluyor? Yiğit geldi mi? Niye yanıma gelmiyor?” diye art arda sorular sorduğumda abim yanağımı okşayıp “Bebeğim, Yiğit,” deyip duraksadı.
 
“Yiğit gelmedi.” dedi zar zor.
 
Kaşlarım çatılıp, içimde bir yerler kırıldığında “Ne?” diyebildim.
 
“Nasıl gelmedi? Uçağı rötar mı yaptı? Ondan değil mi?” diye sorduğumda çoktan gözlerim dolmuştu.
 
Abim bana sarıldığında anlamsızca “Neden sarılıyorsun şuan? Ne oluyor söyle abi,” ayrılmaya çalıştığımda daha sıkı sarıldı. “Abi söyle ne oldu?” dedim titreyen sesimle.
 
Gelmemişti. Ama neden?
 
“Söyle artık!” diyerek sesimi yükselttim.
 
Geri çekildi.
 
“Sana, sana bir mektup göndermiş.” dediğinde kafam daha çok karışmıştı.
 
“Mektup mu? Okusana.” dediğimde “Bunu yapmak istemiyorum.” dediğinde titreyen ellerimi saçlarımdan geçirdim. “Korkuyorum abi. Ne oluyor? Oku hadi.”  
 
“Pekala, okuyorum.” dediğinde nefes almadan söyleyeceklerini bekliyordum.
 
“Afra,” diye başladı abim.
 
O kadar çok düşündüm ki bu bilmem kaçıncı kağıt değişimim. Kelimeler parmak uçlarıma gelmiyor. Zihnimde takılı kaldı, dökülmüyorlar. Bende kalbime sığınıyorum. Onun sana söylemek istediği çok şey var. Ben korkak adamın tekiyim. Kalbimdeki bu ağırlık sevdanı taşıyamadığımdan mı bilmiyorum. Yıllar önce seni gördüğümde taşlaşan kalbim buz olan kalbim çözüldü, aşkla filizlendi. Çiçeğim, çiçek kokulum. Affet beni. Filizlenen kalbimi sarmaşıklar ele geçirdi. Çürüttü kalbimi. O kadar sıkı sardın ki sarmaşıklarını, boğuldum, öldüm. Beraberinde seni de çürüttüm, ölmek üzeresin. Buna izin vermem, ölmene müsaade etmem. Çek sarmaşıklarını üzerimden. Ben çürüdüm, sen çürüme. Dayanamadım, aşkın beni çürüttü. Affet beni öldüğüm için, yaşayamadığım için. Önce senden sonra papatyalardan özür diliyorum sevgilim. Gelmeyeceğim ben, umutlandırma papatyaları, biriktirme. Papatyalar kadar saf, aşk kokan kalbinden öpüyorum. Affet beni, yalvarırım affet.
 
Abim sustuğunda kahkaha atmıştım.
 
“Güzel şaka,” yataktan kalkıp rastgele yürüyerek “Kapının önünde değil mi? Şaka yapıyorsunuz bana,” yere düştüğümde hıçkırıp “Yiğit, gir hadi içeri!” diye bağırdım.
 
Ne kapı açıldı ne de Yiğit geldi.
 
Gerçekti, şaka değildi.
 
Kalbime tekme atılmış gibi iki büklüm oldum. Omuzlarıma değen el ile “Bırak!” diye bağırdım.
 
“Yalan o! Yalan! Yiğit yapmaz, Yiğit gitmez! Yiğit beni bırakmaz!” ağlamaktan nefesim kesiliyordu.
 
“Gitmez, gitmez o!” dediğimde abim sıkıca sarıldı bana.
 
“Bırak beni! Yalan söylüyorsunuz, gitmez o, bırakmaz beni! Abi yemin ederim bırakmaz,” ellerimi iki yana açıp “Beni çok seviyor yemin ederim, gitmez o.” deyip abimi iteledim.
 
Kapı sesi geldiğinde abimden ayrılıp kapıya koştum. “Yiğit? Sensin değil mi?” dediğimde “Bebeğim.” deyip sarıldı Ayvaz abim.
 
Yoktu, gerçekten gelmemişti.
 
“Abi Yiğit bırakmaz beni değil mi? Sen söyle abi. Tamam görmeyeyim hep karanlıkta kalayım, yeter ki gelsin o.” deyip yere çöktüm.
 
“Hiç mi titrememiş elleri? Nasıl yazmış onları? Kalbi kanamamış mı? Sıçramamış mı kâğıda? Benim kalbim kanıyor,” elimi kalbime bastırdım. “Etraf kana bulanıyor mu? Görüyor musunuz?”
 
Yere uzanıp boğazım yırtılırcasına bağırdım. “Sana güvenmiştim! Sana inanmıştım! Küstü papatyalar, soldu papatyalar! Kopardın sarmaşıkları, kopardın sana sarılan kollarımı.”
 
Kalbim acıyordu. Yerinden sökülmüş de yeri bomboş kalmış gibiydi.
 
Kendimden geçmeden önce söylediğim son şey “Asıl şimdi kör oldum.” olmuştu.
 
YAVUZ
 
Afra bayıldığında “Afra!” diye bağırıp yanına koştum.
 
“Ayvaz doktoru çağır!” dediğimde Afra'yı kucağıma aldım.
 
Yatağa yatırdığımda yüzündeki yaşları silip öpücük kondurdum. Doktor geldiğinde sinirle odadan çıkıp duvara yumruk atmaya başladım.
 
“Öldüreceğim onu! Öldüreceğim!” deyip saçlarımı çekiştirdim.
 
Ayvaz’a bakıp “Nasıl böyle bir şey yapar lan? Nasıl?” dediğimde öfkeli gözlerini, gözlerime dikti.
 
“Başka bir bok var bu işin içinde. Ne hale geldi lan kardeşim? Yiğit nasıl söyler böyle şeyler?” deyip koridorda ilerlemeye başladı.
 
Gözden kaybolduğunda Afra'nın az önceki hali gözümün önüne gelince yüzümü buruşturdum.
 
“Niye engel olamıyorum? Kötülüklerden neden koruyamıyorum seni?” deyip kafamı duvara vurdum.
 
Afra'nın odasından doktor çıktığında hemen odaya girdim.
 
Afra yatakta, dizlerini kendine çekmiş, başını da dizlerine yaslamış ağlıyordu.
 
“Bebeğim?” deyip yanına ilerledim.
 
“Papatyalar kanıyor mu abi?” diye sordu ifadesiz bir sesle.
 
Ellerini tutup “Yapma böyle bebeğim. Yapma bunu kendine.” dedim çaresizce.
 
Onu böyle görmek öldürüyordu beni.
 
“Gelmeyecek mi artık?” diye sorup başını kaldırdı.
 
“Söz vermişti bana, geleceğim demişti. Şimdi ne olacak? Nereye gidecek verilen sözler? Bomboş kaldı ellerim, bomboş. Kime tutunacaklar?”
 
Sıkıca sarılıp “Özür dilerim, seni üzen herkes adına özür dilerim.” deyip saçlarından öptüm.
 
“İçim ölmüş gibi abi.” dedi titreyen sesiyle. “Ben bugün öldüm. Toprağa değil, onun kalbine gömüldüm. Yaşatamadı beni, öldürdü.”
 
Saçlarını okşayıp öpücükler kondurdum.
 
“Hayat biraz da böyledir bebeğim. İnandığın, en çok güvendiğin yerden vurur seni. Öldürürse kurtuluş olur. Ama yaralı bırakırsa, hep öyle kalır. Geçmez, geçmez ama uyuşur zamanla,” alnından öpüp akan göz yaşlarını sildim. “Ayvaz da ben de yanındayız bebeğim. Her ne olursa olsun, hep yanında olacağız. Biliyorum zor, seni teselli edemiyorum ama söz veriyorum. Seni üzen herkesi üzeceğim. Akan her bir damlanın hesabını soracağım. Korkma, ağlama. Yanındayım ben, geçecek.”
 
“Geçecek mi?” diye sordu çocuksu sesle.
 
İçim giderken “Geçecek,” dedim “Geçmesi için elimden gelen her şeyi yapacağım.”
 
Yapardım.
 
Onun için, her şeyi yapar, her şeyi göze alırdım.

BÖLÜM SONU
💚

Her şey açığa kavuşmadan lütfen küfretmeyin dnlddkdn

Aşeka SarmaşığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin