O gitmişti.
Benim için benden gitmişti.
Görmesem de varlığını hissediyordum.
Şimdi yoktu.
Şehir sanki bomboş, sessizdi.
Ben ona konuşmak istiyordum ama sesimi duyuramıyordum. Uzaktı, benden uzaktaydı.
Ellerim, ellerinde değildi.
Ellerime ne deva olacaktı?
Deva yoktu, ellerim üşüyecekti.
Bana yuvaydı o. Sıcak, huzurlu, güvenli bir yuva..
Kapısı, penceresi yoktu ama yuvaydı, evdi bana.
O yokken kendimi o evin balkonunda kalmışım gibi hissediyordum. Halâ evde ama dışarıda, soğukta.
Kelimeler beni boğduğunda susmuştum.
Dilimden dökülenler kalbime ok gibi saplanıyordu. Yanımda şifam yoktu. Kanayan yarama merhem yoktu.
Şimdi sırası değildi, şifam yokken kalbim kanamamalıydı.
Üşüyordum ama ona sarılıp ısınmak istiyordum. Yanımda olsun istiyordum.
Ağladığımın farkında bile değildim. "Yapma böyle bebeğim, işleri çok yoğun biliyorsun. Seni asla ihmale etmez, yapma böyle." diyen Yavuz abim ile daha çok ağlamaya başladım.
"İstemiyor işte artık beni. Gitti, aramıyor, sormuyor!" deyip hıçkırıklara boğuldum.
Bir el saçlarımı okşadığında "Düşünme böyle şeyler, o da çok üzülür böyle düşündüğün için." dedi Ayvaz abim.
Yiğit bir haftadır beni aramıyordu. Ne zaman abilerime sorsam bilmediklerini söylüyorlardı.
Gideli henüz iki hafta olmuştu ama bana aylar geçmiş gibi geliyordu.
"Gitti işte, gitti!" dediğimde kucağa alınmıştım.
Yatağa yatırıldığımda ağlamaya devam ediyordum.
Saçlarımı okşayan el ile uykuya çekiliyordum. Uyumak istiyordum, ancak o zaman onu görebiliyordum.
"Bebeğim? Afra?" diyen ses ile gözlerimi açtım.
Yavuz abim "Yiğit telefonda." dediğinde doğrulup heyecanla elimi uzattım. Telefonu bıraktığında hemen kulağıma götürdüm.
Heyecanla "Yiğit?" dedim.
"Güzelim benim,' dedi. Rahatlayıp nefesimi verdim. Omuzlarım düştüğünde "Özür dilerim," dedi yorgun sesiyle. "Seni arayamadım özür dilerim. Az kaldı geleceğim, çok az kaldı." dediğinde gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşeka Sarmaşığı
Fiksi RemajaAşeka, bir ağacın veya bir başka bitkinin yanında topraktan çıkar ve ona sarılmaya başlarmış. Sarıldıkça o ağacın gövdesine yapışır ve zamanla o ağacın gövdesinde erir ve ağacın gövdesinde kaybolup gidermiş. Bazen de sarıldığı ağacı öyle sarar sarma...