Bazen her şey yolunda gidiyor gibi görünürdü. Oysa hiçbir şeyin yolunda gittiği yoktu. Sadece kendimizi kandırmayı çok iyi bilen usta oyunculardık.
Bu hastane koridorunda içeride ki canım, her şeyim, abimi bekliyordum. Olan bitene anlam vermeden kendimi burada bulmuştum.
Öylece oturmuş abimin bulunduğu odanın kapısına bakıyordum. İdrak edemiyordum, algılayamıyordum. Bir saat öncesine kadar her şey yolunda, her şey güzeldi.Ne olmuştu da buradaydık? Abim neden intihar etmişti?
Göz yaşlarım sicim sicim akıyordu. İçimin yangınını söndürmeye yetmezdi. Abim sağ salim o odadan çıkmadan yangın sönmeyecekti.
Boğulduğumu hissediyordum. Her mutlu olmanın bir bedeli mi vardı sahiden? Neyin cezasını çekiyorduk biz?
Oradan hızla kalkıp ilerlemeye başladım. Adımlarım yavaşladı. Kalbimin üzerine binen yük beni yavaşlatıyor, nefes aldırmıyordu.
Soğuk hava ile titredim. İçimin yangınını söndürmezdi. Banka oturup bacaklarımı karnıma çektim. Başımı da dizlerime yasladım. Göz yaşlarım durmuyordu. Kaybetme korkusundan, acıdan akıyordu.
Yanıma birinin oturduğunu hissettim. "Sarılmak ister misin?" diyen Yiğit'in, kısık ve halsiz sesi ile daha çok ağlamaya başladım.
Hep böyle olmaz mıydı zaten? Biriktirirdin göz pınarlarında yaşları, biri nasılsın dese dökülürdü.
Sessiz kalmıştım. Abimi istiyordum, sadece ona ihtiyacım vardı. Bana tekrardan kıyamayan gözlerle baksın, tekrardan sarıp sarmalasın istiyordum.
"Neden böyle oldu?" sesim çaresiz ve kısıktı. "Her şey yolundaydı, az kalmıştı. Neden böyle oldu şimdi?"
O da bilmiyordu nedenini. Sessiz kalmıştı.
Başımı, dizlerimden kaldırıp Yiğit'e baktım. "Senin işin bu ya söyle nedeni ne? Çok mu üstüne gittim? Sıktım mı?" dedim dalgın bakan ve kızaran gözlerine.
Yutkundu ve yine bir şey demedi. "Gel buraya." dediğinde açtığı, kollarının arasına girdim. Omuzlarım sarsılıyor, ruhum sıkışıyordu.
Bir süre sonra "Ayvaz'a bir şey olmayacak. Hadi yanına gidelim." dediğinde geri çekildim. Ayağa kalktığımda, belime sarıldı. Attığım adımların sonu nereye gidiyordu bilmeden yürüyordum.
🌱Doktor çıktığında abim hızla yanına gitti. Bitkin sesiyle "Kardeşim nasıl? İyi değil mi?" diye korkuyla sordu.
Cevaptan korkuyordum. Deli gibi korkuyordum.
"Midesini yıkadık, erken getirdiğiniz için hayati tehlike oluşmadı." dediğinde rahatça nefesimi verdim. Abim "Görebilir miyiz?" dedi heyecanlı sesiyle.
Doktor "Üzgünüm. Kimseyle görüşmek istemiyor." deyip gitmişti.
Kimseyle görüşmek istemiyor mu demişti o?Kimseyle görüşmek istemiyor...
Görüşmek istemiyor Afra.
Beynimde yankılanan ses sadece buydu.
Yavuz abime koştum. Kollarından tutup "Abim öyle demez değil mi? Hadi gidelim içeriye." dedim gülümseyerek.
Abim gözleri dolu bir şekilde bana bakıyordu.
Onu umursamadım. Hızla ondan ayrılıp Ayvaz abimin bulunduğu odanın kapısını açtım.Yatakta, bana arkası dönük bir şekilde oturan abimin yanına koştum. "Abi!" deyip önüne geçerek sıkıca sarıldım.
Bir daha sarılamayacak, onu göremeyecektim diye çok korkmuştum. Omuzlarımdan tutup itti.
Geri çekilip kırılmış bir şekilde abime baktım. Bana bakmıyordu. Yatağa uzanıp başını diğer tarafa çevirdi.
Ne olmuştu şimdi?
"Abi?" dedim titrek sesimle. "Neden böyle yapıyorsun?""Benim Afra, kardeşin."
Sessiz kalmıştı. Kapı tekrar açıldığında oraya bakmadım. Koltuğa çöktüm yıkılmış bir şekilde. Yıkılmıştım da. Bütün yüzler bana dönük olsa ne çare, o bana sırtını dönmüştü.
Yavuz abim "Kardeşim," dedi duygulu ve içten sesiyle. "Nasılsın?"
Ayvaz abim yataktan kalkıp kolundan serumu çıkardı. "Sizinle ilgili hiçbir şey istemiyorum! Yalancı insanlardan başka bir şey değilsiniz!" dedi öfkeli sesiyle.
Odadan çıkıp gittiğinde donmuş bir şekilde kapıya bakıyordum. Bize mi demişti onları?
Ellerimi, yüzüme kapattım. Göz yaşlarım bir biri ardınca düşüyordu. Yavuz abim beni göğsüne çekti. Daha çok ağlamaya başladım.
🌱Eve gelmiştik.
Yalnızca bizim ev diye adlandırdığımız yerdi belki de burası. Onun için neydi kim bilir?
Ailesiz ev olmazdı ki.
Dağınık bir evde aile olmazdı.
Odasının, kapısının önünde yıkılmış bir şekilde oturuyordum.
Her şey başa sarmıştı. Hatta daha da berbat olmuştu.
Kapıyı yavaşça açıp içeri girdim. Abim uyuyordu. Parmak uçlarımda yürüyüp yanına gittim. Saçlarını okşadım. "Tekrardan mı yabancı olacağız?" dedim çaresiz sesimle.
Koltuğa oturup abimin huzursuz yüzünü izlemeye başladım.
Kollarımı birbirine sarıp gözlerimi kapattım. Tüm gün ağladığım için gözlerim sızlıyordu.
Odanın kapısı yavaşça açıldığında Yavuz abim göründü. Ayvaz abimin uyuduğunu görüp bana baktı. Eliyle gel işareti yaptıpında ayaklandım.Odadan çıkıp kapıyı ardımdan kapattım. Yiğit de buradaydı. İkisini de incelediğimde tedirginlerdi.
"Ne oldu?" diye sordum korkarak.
Abim cebinden bir şey çıkarıp "Bunu dinlemelisin." dedi sıkıntıyla.
Ses kayıt cihazıydı.
Elinden alıp kapıdan uzaklaştım.Dinlemeye başladım.
"Bu durumdan o kadar sıkıldım ki. Artık bitsin, son bulsun istiyorum. Öyle nankör ki çabamın farkında bile değil. Artık bana, kalbime yükten başka bir şey değil." Diyen ses bana aitti.
"B-bu ne?" dedim titreyen sesimle.
Yiğit "Ayvaz'ın odasında bulduk." dediğinde yutkundum.Gözlerim karardığında Mihra'ya gittiğim o günü hatırladım.
-Flashback-
"Afra?!" Mira mutfaktan bağırdığında "Efendim?!" Diye seslendim. Mutfakta film için bir şey hazırlayacağını söyleyip gitmişti.
Ses vermediğinde ayaklanıp mutfağa doğru ilerledim. "Neden ses vermiyorsun?" Deyip mutfağa girdiğimde meyve doğruyordu.
"Duymadım," Dedi. Ardından dolaba yöneldiğinde telefonuna gelen bildirim sesiyle "Sen baksana." Dedi.
Masanın üzerinde duran telefonunu aldığımda "Şifre 2732," Deyip dolaptan çıkardığı elmaları da soymaya başladı.
Gelen bildirime tıkladığımda "Kimmiş?" Dedi. Ona bakmadan "Emir." Dedim.
"Ne yazmış?" Diye sorduğunda Mira'ya kısa bir bakış attım. Ellerini yıkıyordu.
Gelen mesajı okuduğumda teşekkür etmiş ve ardından ellerini havluya silip telefonunu almıştı.
BÖLÜM SONU
🌱Eveet nasıl? Beğendiniz mii?
Diğer bölümde görüşme üzere sağlıcakla kalın ✨🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşeka Sarmaşığı
JugendliteraturAşeka, bir ağacın veya bir başka bitkinin yanında topraktan çıkar ve ona sarılmaya başlarmış. Sarıldıkça o ağacın gövdesine yapışır ve zamanla o ağacın gövdesinde erir ve ağacın gövdesinde kaybolup gidermiş. Bazen de sarıldığı ağacı öyle sarar sarma...