Aşeka, bir ağacın veya bir başka bitkinin yanında topraktan çıkar ve ona sarılmaya başlarmış. Sarıldıkça o ağacın gövdesine yapışır ve zamanla o ağacın gövdesinde erir ve ağacın gövdesinde kaybolup gidermiş. Bazen de sarıldığı ağacı öyle sarar sarma...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
1 AY SONRA
Hiçbir şey değişmiyordu. Hâlâ her şey aynıydı. Acı yerli yerindeydi. Gözlerim halâ görmüyor, kalbim atmıyordu. Yarın ameliyata girecektim. Ayvaz abim ve Yavuz abim gece gündüz çalışıp ameliyat parasını denkleştirmişlerdi. Heyecanlıydım. Tekrar görecektim, tekrardan yaşayacaktım. Omuzlarıma bırakılan ağırlık ile irkildim. “Üşüme.” diyen ses Yavuz abime aitti. “Bugün ben yazmak istiyorum.” dediğinde “Neyi?” diye sordum. “Hani her gün buraya oturup, yanındaki hemşireye bir şeyler söylüyorsun, o da yazıyor ya? Onu, bugün ben yapacağım.” dediğinde gülümseyip arkama yaslandım. “Hazırım.” dediğinde nefesimi verdim. “Özlüyorum onu. Kendime itiraf etmek istemesem de kaçsam da bu böyleydi. Bana bakışını özlemiştim, sesini, kokusunu. Beni bırakıp gittiği günden beri her gece bekledim. İçten içe gelecek dedim, bekledim. Bekledim ama gelmedi. Giden gelmezdi bilmiyordum. Seven gitmezdi, geç anlamıştım. Beni hiç mi sevmemişti? Yalan mıydı o sözler, yalan mıydı o gözler? Ben neye aldanmıştım bu kadar? Bakışına mı? Sözlerine mi? Neyine bilmiyordum.” Sustuğumda abim beni kucağına aldı. “Hava soğudu, hasta olacaksın.” deyip ilerlemeye başladı. Kapı açılma sesinin ardından yatağa bıraktı beni. “Söyle bakalım, heyecanlı mısın?” diye sorup ellerimi tuttu. Heyecanla gülümseyip “Hem de çok.” dedim. Bana sarıldığında kollarımı beline sardım. “Az kaldı, bitecek. Geçecek her şey.” deyip saçlarıma öpücük kondurdu. Kapı açıldığında abimden ayrıldım. “Bebeğim?” diyen ses Ayvaz abimin sesiydi. Bana sarılıp yanaklarımdan öptü “Heyecanlı misin minik bebeğim?” diye sorduğunda başımı sallayıp “Çok.” dedim. Alnımdan öpüp “Az kaldı bebeğim, çok az.” dedi. İç çekip gülümsedim. Acaba o burada olsa nasıl olurdu? Bu düşünce yüzümdeki gülümsemeyi silmişti. Uyku beni içine çektiğinde “Uyu bebeğim.” dedi Yavuz abim. Uzandığımda üstümü örtüp alnımı öptü. Yarın ameliyat olacak, gözlerime kavuşacaktım. 🌱 Sabah olmuş ameliyat için son kontroller yapılmıştı. Yavuz abim “Biz buradayız bebeğim, korkma. Tekrardan sağlığına kavuşup geleceksin.”alnımdan öpüp “Seni bekliyoruz burada.” dedi. “Çiçek kokulum,” deyip yanaklarımdan öptü Ayvaz abim. “Ben de buradayım, bekliyorum seni.” dediğinde heyecanla iç çekip gülümsedim. “Hazırsanız, ameliyata alalım Afra Hanım?” diyen doktor ile başımı sallayıp “Hazırım." dedim. 🌱 Kulaklarıma dolan alet sesleri ile uyandım. Aklıma düşenler ile elimi kaldırıp gözlerime dokundum. Karanlıktı halâ. “Bebeğim?” diyen Yavuz abimin sesi ile irkildim. “Abi,” deyip doğrulmaya çalıştım. Engel olup “Kalkma bebeğim. Ayvaz doktoru çağır.” deyip saçlarımı okşadı. Bir kaç saniye sonra “Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?” diyen doktor ile gözlerime dokunup “Sadece görmek istiyorum. Çıkarın bandı artık.” dedim sabırsızlıkla. “Çıkarıyorum.” dedikten sonra beklemeye başladım. “Yavaşça açın gözlerinizi.” dediğinde heyecandan kalbim duracaktı. Kapalı gözlerimi yavaşça aralamaya başladım. Bulanıklık var her şey karmakarışıktı. Kapatıp tekrar yavaşça açtım. Net olmasa da görüyordum! Başımda bekleyen doktor ve onun arkasında gözlerinden yaşlar akarak bana bakan Yavuz abim ve Ayvaz abimi gördüm. “Abi,” dedim ağlayarak. “Görüyorum! Görüyorum!” İkisi de sıkıca sarıldığında mutluluktan ağlıyordum. Geri çekilip özlediğim yüzlerine baktım. Yavuz abimin yüzüne dokunup “Şükürler olsun.” dedim. Göz yaşlarını silip gözlerimden öptü defalarca. Ayvaz abime bakıp daha çok ağlamaya başladım. O da ağlıyordu. Gözlerimi öpüp “Güzel bebeğim benim, küçük bebeğim.” deyip sarıldı. Etrafa bakıyor halâ gözlerime inanamıyordum. Yavuz abimin gözleri çökmüş, zayıflamıştı. Ayvaz abim ise darmadağın olmuş gibi görünüyordu. Gözlerinden yorgunluk akıyordu. Doktor kontrolleri yapıp gitmişti. Yataktan kalkıp “Hadi evimize gidelim, dışarı çıkalım. Her şeyi görmek istiyorum!” dediğimde kapı açılmıştı. İçeriye bir hemşire gitmişti. Benim yaşlarımda, esmer, siyah uzun sacları ile çok güzeldi. Aklıma gelen şey ile gülümsedim. “Sen?” dediğimde başını sallayıp gülümsedi. Sarılıp “Başaracağını biliyordum.” dedi. Elinde tuttuğu siyah kutuyu uzatıp “Bu senin.” dedi. Anlamsızca kutuya bakıp “Bu ne?” dedim. Kutuyu aldığımda “Sana verilmem istendi." dedi.