Odada her yer dağılmıştı. Abim duvarın dibine çökmüş, elinden akan kanları umursamadan, elinde tuttuğu fotoğrafa bakarak ağlıyordu.
Ne olmuştu böyle?
Üzerimdeki şoku atıp hızla önünde, dizlerimin üzerinde çöktüm. Beni görünce gözleri parlamıştı. Hızla bana doğru atılıp kollarını belime sararak sıkıca sarıldı.
Saçlarını okşayıp “Noldu abicim? Anlat bana lütfen,” gözlerim dolunca yutkunup titrek nefes aldım. “Yalvarırım çık artık o karanlığından. Ben seni çok özledim.” deyip dilimdeki zehir beni yakınca sustum.
Yıllardır içimde yanan ateş beni küle çevirmişti. Abim eskisi gibi olsa, üflese o kül olan kalbime, yeniden harlanacaktı, can bulacaktı. Canım yanacaktı ama en azından hissedecektim. Ondan gelen acıyı bile seviyordum ben. Beni küle çevirmesi, yakması umurumda bile değildi. O iyi olduğunda ben yeniden can bulacak, hayat bulacaktım. Gözümün önünde abimin yok oluşunu izliyordum ben.
Titrek nefes alıp saçlarımı okşamaya başladı. Göz yaşlarım boynunu ıslatıyordu. Aynı şekilde onun da göz yaşları boynuma akıyor, içimi yakıyordu.
Geri çekileceğimde izin vermeyip daha çok sardı kollarını. Titriyordu. Saçlarını okşayıp “Şşt sakin ol abi. Buradayım bak.” deyip boynuna ufak bir öpücük kondurdum.
“S-sana,” duraksayıp devam etti. “B-bir şey oldu sandım.” Sesi titrek ve savunmasızdı.
Benim yüzümden mi bu haldeydi. Mahcup hissederek “Ben,” duraksayıp titreyen sesimle “Düşüncesizlik ettim,” gözlerimi yumduğumda gözümden bir damla firar etmişti. “Beni bu kadar önemsediğini bilmiyordum.” Suçlu hissederek sustum.
Hızla geri çekilip ayağa kalktı. Öfkeli gözlerini gözlerime değdirip “Önemli değil mi?” kahkaha atıp sinirle bağırdı. “Önemli değilsen benim bu halim ne o zaman!” diye hiddetle bağırdı. Sıçrayıp endişeyle ona bakmaya başladım.
Sesini biraz daha yumuşatıp “Sen önemli değilsen buranın hali ne,” ellerini iki yana açıp odayı gösterdi. Çekmecenin içindekileri hızla çıkarıp yere atıyordu.
“Bak bunlara!” deyip bana döndü. Donmuştum, hareket edemiyordum.
“Acılarımı görecekmişçesine gözlerine bakıyordun ya bana? Seni sevdiğimi nasıl göremiyorsun?!” alayla gülüp “Peki ya sen? Sen beni gerçekten seviyor musun?” duraksayıp “Yoksa senin için yük müyüm?” dediğinde şokla ayağa kalktım.
“Ne yükü abi?! Ben, her gece sana iyi ol diye fısıldayıp üşüme diye üzerini örten kardeşinim. Ben, sen iyi ol diye canımı bile veririm. Nasıl sevmem?” deyip kırgın dolu bakışlarımla gözlerine bakıyordum.
Gözleri dolduğunda yatağın ucuna oturup gözlerini ovaladı. Tekrar bana bakıp “O zaman,” yutkunup “O neden öyle dedi,” duraksayıp sıkıntıyla iç çekti. “Neyse boş ver.” deyip ayağa kalktı. Kolunu tutup “Kim? Kim ne dedi?” diye sordum.Gözlerime uzun uzun bakıp bana doğru yaklaştı. Dudaklarını alnıma bastırıp "Bağırdığım için özür dilerim.” deyip lavaboya girdi. Kapıyı sertçe kapattığında gözlerimi yumup yatağın ucuna oturdum.
Ağrıyan şakaklarıma masaj yapıp göz yaşlarımı siliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşeka Sarmaşığı
Teen FictionAşeka, bir ağacın veya bir başka bitkinin yanında topraktan çıkar ve ona sarılmaya başlarmış. Sarıldıkça o ağacın gövdesine yapışır ve zamanla o ağacın gövdesinde erir ve ağacın gövdesinde kaybolup gidermiş. Bazen de sarıldığı ağacı öyle sarar sarma...