Merhaba aşklar. Yeni kitabımın ikinci bölümü ile yine birlikteyiz. Sizinle yeni bir yola çıkıyoruz. Lütfen satır arası yorum ve oylarınızla desteğinizi esirgemeyin. Siz yorum yaptığınız sürece ben daha şevk içinde yazıyorum daha güzel şeyler çıkıyor. Seviliyorsunuz canlarım. 😘🥰😘🥰😘🥰
Eskiler derlerdi ki “insan isen başına her şey gelebilir.” Zannetmeyin ki dört dörtlük hayatım var ve asla bozulmaz. İnanın hiç öyle bir şey yok. O dört dörtlük hayatınız pamuk ipliğine bağlı olduğunu gerçekleri gördüğünüzde anlarsınız.
Haklı olarak dersin ki bozulmasını gerektiren hiç bir şey yok ve olmaması için elimden geleni yapıyorum. Karşılığını da aldığıma inanıyorum. Huzurumu kimsenin bozmasına müsaade etmem. Müsaade etmediğim içinde başkalarından duyduklarımın banim başıma gelme gibi bir ihtimali yok.
İşte bu sözleri oldukça fazla duyarız. Fakat bilmiyoruz ki insan oğlu çok acımasız, gaddar, hain, doyumsuz ve işte bir sürü şey. Bu yüzden bir bakmışsın ki tüm hayatın bir gecede değişmiş. Yada bir gecede değiştiğini sandığın hayatın aslında seneler önce mahvolmuş ama sen bunu o gece öğrenmişsin. Sevdiğinin sevilecek değerde olmadığını, mutlu yuvanın yalan ve dolanla yürüdüğünü, dört dörtlük sandığın hayatının aslında boktan olduğunu bir ömür bozulmaz dediğin huzurunun aslında olmadığını, bir gecede öğrenirsin. Tam da görmüş geçirmişlerin dediği gibi, “insan isen başına her şey gelir. Gelmez diye böbürlenme.”
....
Belimden tutulup çekilmem ve ağzımın kapatılması ile bir umut çırpınıyordum. Ayaklarım ise yere değmiyordu. Belime dolanan kol inanılmaz derecede çok güçlüydü ve tahminimce oldukça da uzun boyluydu. Ne kadar çırpınmış olsam da ayaklarımın yere değmesini sağlayamıyordum. Ellerimle ağzım da olan elinden kurtarmaya çalışıyordum. Fakat bir milim bile oynatamamıştım.
Burnumdan çıkan sesler ile gürültü yapmaya çalışıyordum. Sanki biri beni duyup yardım edecekmiş gibi istemsizce davranıyordum.
Kulağımda hissettiğim nefesin ardından, Rusça bir takım sözler duydum. Ne dediğini anlamıyordum ancak adamın sözlerini dinlerken biraz olsun hareketlerim yavaşlamıştı. Bu durumdan kaynaklı onun da ağzımdaki parmakları gevşemişti. Bunu fırsat bilerek, “pislik herif bırak beni. Allah belanızı versin” diye boğukça bağırmaya çalıştım.
Adam tekrar ağzımı kapattığında kulağımda tekrar nefesini hissettim. Ardından da, “sakin ol. Sana zarar vermeyeceğim. Ben peşindeki adamlardan birsi değilim. Şimdi seni bırakacağım ve sende sesiz olacaksın. Yoksa ikimizin de yakalanmasına neden olursun” dedikten sonra onay almak için “tamam mı?” Diye tekrar konuştu.
Kafamı tamam anlamında salladım. O da tedbirli hareketlerle elini gevşeterek “şimdi elimi çekeceğim. Sen de sessiz ve sakin olacaksın” dedi.
Kafamı tekrar tamam anlamında salladım. Emin olunca yavaşça ayaklarımın yere demesini sağladı. Ardından da elini ağzımdan dikkatli bir şekilde çekti. Adamın ellerinin üzerimden çekilmesi ile hızlıca bir adım ileri attım. Ondan uzaklaşarak yönümü ona döndüm. Yapmış olduğum harekete karşılık iki elini havaya kaldırarak, “şşş sakin ol.” Diye uyardı.
Adam çok uzundu. Neredeyse iki metre vardı. Giydiği tişört kasları yüzünden yırtılacak kadar gergin duruyordu. Ne kısa ne uzun saçları ona ayrı bir hava katıyordu. Ortam çok aydınlık olmadığı için ve yüzü sokak lambalarının tersine dönük olduğu için tam göremiyordum.
Türkçe konuşmuş olmasından dolayı ufak da olsa rahatlama ile ondan kaçmaya çalışmadım. Hareketlerini ve tavrını incelerken kısık çıkmasına özen gösterdiğim ses tonum ile, “Türk müsün?” diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ GÜLÜM
General FictionKapı açıldığında üzerimde bulunan havlunun panik ile elimden kayarak üzerimden sıyrılıp düşmesi üzerine gözleri vücudumda gezindi. O da benim gibi donup kalmıştı. Karşısında üzerinde hiçbir şey olmadan duran bir kadın vardı. Gözlerinde bulunan şaşk...