Merhaba canlarım lütfen yorumlarınız ve oylarınızla destek olmayı ihmal etmeyin. Sizi çok seviyorum 😘🥰😘🥰Eser beyin odasına Demir’le birlikte girdiğimizde Eser beyin karşısında oturan esmer, uzun boylu, dalgalı saçlı, aşırı yakışıklı olmasa da karizmatik duruşlu Demir'in yaşlarında bir adam vardı. Biz odaya girdiğimizde ne konuşuyorlardı, bilinmez ancak yaptıkları sohbetten keyif aldıkları belliydi. Yüzleri güler vaziyette bizim kapıdan içeri girişimizi izlediler.
İçeriye girmemizin ardından Eser bey ayağa kalkarak ceketini ilikledi. Diğer adam ise rahat bir şekilde ayağa kalkarak bizi karşıladı.
Demir belime koyduğu eli ile hafiften ittirerek onlara doğru adımlamamızı sağladı. Onlarla mesafeyi kapattığımızda o adamla samimi bir şekilde kucaklaştılar. Ayrıldıklarında Eser beyi Demir başıyla selamladı. Ben ise gülümseyerek ve kafamı sallayarak selam verdim. Eser beyden istemsizce çekinmiştim. Çalışanı olarak bizim önümüzde ceketini iliklemek zorunda kalmıştı ve Demir’in yanında hangi konumda olduğum dahi belli olmayan bir vazıyette odasındaydım. Yüzümde mahcubiyet hissettiği için gözlerini kapatıp açarak sorun yok gibi mesaj yollamaya çalışmıştı.
Hala Eser beye olan mahcubiyetim sürerken Demir gayet rahat hareketlerle, kucaklaştığı adamı göstererek, “Gece bu Akif. Ben yokken seni koruyup kollayan kişi. Yine ben şehir dışındayken seni koruyup kollayacak kişi yine o olacak. Akif’e sonuna kadar güvenebilirsin.” Dediğinde Adamla el sıkıştık. Ellerimiz ayrıldığında Demir devam etti, “Tanışmanı istememin sebebi sürekli etrafında olmasından dolayı tedirgin olmaman ve bir sıkıntı yaşadığında kime başvurman gerektiğini bilmen için” Dedi.
Akif denilen adam ise samimi gülümsemesi ile, “evet Gece. Sen beni tanımıyorsun ancak ben seni dört ay boyunca etrafında olduğum için tanıyorum.” Dedi ve elini dua eder gibi açarak, “Şükür ki tanıştık. Kendimi gizleyerek etrafında dolanıyor olmam beni fazlasıyla yoruyordu” dedi. Şaka yapmaya çalışıyordu.
“Çok başarılıymışsınız. Varlığınızı hiç hissetmedim” dediğimde keyifli bir şekilde kahkaha attı. Demir’e dönerek, “bak abi birde sürekli beni eleştirip bir kusur bulursun. Gece senin düşüncelerine bir açıklama getirmiştir inşallah” diye sitem etti.
Demir, Akif’in konuşmasını bezgin bir ifadeyle dinledikten sonra, “gene çenen düştü Akif.” Dedi.
Akif, Demir’e cevap verecekti ki müsaade etmeden, “Demir iki dakika konuşabilir miyiz?” diye araya girdim.
Demir söylediğim cümle karşısında meraklı ve anlamaya çalışan bakışlarla kafasını tamam anlamında salladı. Demir’in önüne geçerek odadan dışarı çıktım. O da hemen ardımdan çıkıp kapıyı kapatırken odada bulunanlar sohbetlerine devam etmek için yerlerine oturmuşlardı.
Demir dikkatli gözlerle benim konuşmamı bekledi. Onun ilgisinin üzerimde olması hoşuma gidiyordu. Çok güzel ve ilgili bakıyordu. Yedi yirmi dört hep bana baksa ve benimle ilgilense keyfime diyecek yoktu.
Yaşadığım ani duygu akışına son vererek, “Demir neden sürekli birilerinin beni koruması gerekiyor?” diye sordum. Onun aynı bakışları altında, “Başım belada mı? O yüzden mi beni koruma ihtiyacı içerisindesin. ” diye telaşsız ve anlamaya çalışır bir ifadeyle sordum. Korktuğumu anlarsa belki anlatmayabilirdi. Belki değil kesin anlatmaz ve konuyu kapatırdı.
Demir kısa süre gözleri gözlerimde dikkatli bakışlarla gezindi. Bir şeyler düşünüp planladığını anlaya biliyordum. Düşündüğüm gibi büyük ihtimalle anlatıp anlatmama konusunda kendi içinde çatışıyordu. Benim konuşması için kafamı aşağı yukarı sallayarak, “evet Demir söylesene” diye ısrar etmen üzerine ifadesini düz tutmaya çalışarak ve telaşsız sakin ses tonu içerisinde, “şu an, başın belada değil. Sadece tedbir amaçlı korunuyorsun” dedi ellerini pantolonunun içerisine sokarak. Bu hareketi, konunun sıradan bir konu olduğunu ve önemsizmiş gibi göstermeye çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ GÜLÜM
General FictionKapı açıldığında üzerimde bulunan havlunun panik ile elimden kayarak üzerimden sıyrılıp düşmesi üzerine gözleri vücudumda gezindi. O da benim gibi donup kalmıştı. Karşısında üzerinde hiçbir şey olmadan duran bir kadın vardı. Gözlerinde bulunan şaşk...