8. Bölüm

9.3K 378 33
                                    

Merhaba arkadaşlar. Yeni bölüm yeni aksiyon, macera sizi bekliyor. Keyif alarak okumanızı diliyorum. Oy ve yorumlarınız eksik etmeyin. 🥰😘🥰😘🥰😘

Mademki ölecektim, hiç değilse bir şey daha keşfedip ölecektim. Güvende ölmenin anlamı neydi ki zaten öleceksem, hiç anlamadım. Asıl sorunumuz içimizdekini yaşayamamak, kendimizi bastırmak. Yaşamımızın özü ulaşacağımız yer değil, oraya giderken nasıl yaşadığımız, nasıl var olacağımız. Aslında kavga ettiğim benim, kızdığım benim, aradıklarını bulamadığı, yapmak istediklerini yapamadığı için öfke duyduğum benim.”

Ne kadar güzel söylemiş Aret Vartanyan. Benim de yaşadıklarımın ve yaşamak zorunda olduklarımın tam bir özeti gibi tüm o sözler. Aret Vartanyan’ın de söylediği gibi tüm yaşadıklarımın tek suçlusu aslında bendim. 

Yıllarca besleyen ve büyüten gözünden dahi sakınan adama, babama inanmak yerine Akın’a inanmakla yaşadıklarımın suçlusu bendim. Okulu bırakarak geleceğini ve hayallerini mahveden geri dönüşü olmayan yola giden kişi yine bendim. Akın’a yıllarca kayıtsız şartsız güvenerek beni kandırmasına müsaade ederek onu bekleyerek ailesinin eziyet etmesine sebep olduğum  için suçlu her zaman ki gibi gene bendim. Burada bu adamların elinde olmamın da yine suçlusu bendim. Ne yaşıyorsam ve yaşatıyorsam hep hep tek suçlusu benim.

Belki de burada bu adamlar öldürecekler beni. Öldüğümden kimsenin haberi dahi olmayacak. Ailem kaybolduğumu zannederek yıllarca bulma umuduyla kendilerini paralayacaklar. En ufak bir umuda sarılarak o umuda doğru koşacaklar. Ayrıca bir daha kızım annesini göremeyecek. Ailem belki de kızıma annesini öldüğünü dahi söyleyemeyecek. Onlara tatmadıkları yeni bir acıyı tatmalarına neden olacağım. Tekrar tekrar üzülmelerine sebep olan ve bunların yine tek suçlusu benim.

Saatlerdir odada kanepede oturuyordum fakat kaçıranlardan kimse uğramamıştı. Aç kalmak ve o açlıkla cebelleşmek benim kaderim olmuştu. Yine acıkmıştım ve yine kimse aç susuz olduğumu umursamıyordu. Buradan kurtulma ihtimalim var mı bilmiyorum ancak kurtulabilirsem gene hayatım boyunca aç kalıp o açlıkla cebelleşeceğim oldukça yüksek görünüyordu.

Ellerimle midemi ovuşturarak açlığımı ve susuzluğumu bastırmaya çalıştım. Akılsız kafam yüzünden otelden kahvaltı yapmadan çıkmıştım. Şimdide bunun acısını çekiyordum. Belki de bu adamların elinde daha fazla acı çekecektim. Bunlar devede kulak kalacaktı.

Açlığımı umursamamaya çalışarak saatlerdir kendi kendime değerlendirme yaptığım konuya tekrar döndüm. Bu adamlar kaçırıp bir odaya kapatmak yerine neden götürüp kafama sıkmamışlardı? Sonuçta öldürdükleri adama ve kamyona koydukları paketlere tanık olduğum için benden kurtulmak istedikleri bariz ortadayken odaya kapatılmak oldukça garip bir durumdu. Buraya getirmek yerine götürüp bir dağda öldürüp bırakabilirlerdi. Böyle daha iyi olmuştu ancak odada saatlerce bekletilme nedeni beynimi yoruyordu. 

Bu beş saatin sonunda ayağa kalkarak sesiz olmaya özen göstererek kapıya yaklaştım. Kapının yanına geldiğimde kulağımı kapıya dayayarak dışarıda ne olup bitiyor diye duymaya çalıştım. Fakat ayak seslerinden başka her hangi bir ses duyamadım. Konuşma olmamasından dolayı  yavaş hareketlerle dizlerimin üzerine çökerek kapının deliğinden dışarıya baktım.

Dışarıda üç adam bir masanın başında oturmuşlar, hepsinin ellerinde birer telefon zaman öldürüyorlarmış gibi bir halleri vardı. Onlar orada benim için zaman öldürüyorlardı aslında. Emir geldiğinde öldürdükleri zaman yerine beni öldüreceklerdi. Neden insanlar bu kadar acımasız ve kötü kalplilerdi. Nasıl bir insanın canını alabiliyorlardı ve bundan hiç pişmanlık duymuyorlardı. Hayvanlar bile hem cinslerine zarar vermiyorlarken biz insanlar yaşadığımız en ufak olayda karşı tarafı öldürebiliyoruz. Düşüncelerimin eşiğinde gördüklerim ile birlikte merakım bir kat daha arttı. Bir süre onları izledikten sonra tekrar sesiz bir şekilde ayağa kalkarak eski yerime geçip oturdum.

BEYAZ GÜLÜM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin