20. Bölüm

8.7K 477 53
                                    

Merhaba canlarım. Bu hafta boyunca hasta olduğum için bu bölüm bir önceki bölümden biraz kısa oldu. Ancak oldukça heyecanlı bir yerde bitti. Bir sonraki bölümde çok daha heyecanlı olaylar olacak. Şimdilik keyifli okumalar diliyorum. 😘🥰😘🥰😘

Sessizlik içinde gecen yolculuk sonrasında Demir arabayı durdurdu. Aynı suskunluğunu devam ettirerek arabanın kapısını açarak indi. Demir'in yokmuşum gibi davranmasına artık tahammülüm kalmamış sinirlerim tepeme çıkmıştı. O kas yığınını dövemeyeceğime göre onu beni sinir ettiği gibi karşılık vererek kızdırabilirdim. Kendimce kurguladığım düşüncelerimin eşliğinde arabadan inmeme kararı aldım. Sonradan düşündüğümde bu yaptığımın saçmalıktan ibaret olduğunu düşünecek olsam da yapmaktan vazgeçmedim. Biliyorum bu geziyi ben istemiştim ancak istemiş olmam onun bana bu şekilde davranıyor oluşuna katlanacağım anlamına gelmiyordu.

Demir düşüncelerimden habersiz olduğu için inmemi beklerken her hangi bir girişimde bulunmamam üzerine arabadan indiği tarafın camından o devasa boyunu aşağıya eğerek, “inmek için neyi bekliyorsun Gece ?” diye sordu.

Kollarımı göğsümde bağlayarak, “beklediğim bir şey yok. Sadece gezmekten vazgeçtim ve bu yüzden de inmeyeceğim.” Dedim burnumu havaya dikerek.

Demir ise gözlerini devirerek, “Of Allahım Of” diye söylendi. Hemen ardından da, “ sen bana trip mi atıyorsun Gece” diye imalı ve bezgince sordu

Demir'in sorusu üzerine bir anlığına durakladım. Aslında yaptığım trip atmaktı ve çok saçmaydı. Buna hakkım var mıydı, bu da ayrı bir soruydu. Çünkü biz sevgili değildik ve sevgili olmadığımız için böyle bir şey yapmam tuhaf kaçıyordu. “Diğer taraftan yol boyunca beni yok sayması da bir trip sayılmaz mıydı? O bana trip atıyorsa bende ona atabilirdim.” Anlık yaptığım analizle, “ siz Demir Korkmaz, bir saat boyunca beni yok sayarak trip atarken iyiydi de benim şu anki tavrım mı trip oluyor. Sen trip diyorsan evet atıyorum. Saatlerdir yaptığını yap, ben yokmuşum gibi davran ve tek başına gezmek istiyorsan git gez. Ben beklerim seni. ” dedim.

Demir uzun uzun kurduğum cümle karşısında çektiği yeni bir oflama sonrası arabaya tekrar bindi. Yönünü bana dönerek bir kaç saniye konuşmadan baktı. Ben ise onun ne yaptığını görüyor olsam da görmüyormuşum gibi ellerimle ilgileniyordum. Yirmi üç yıllık ellerimde görmediğim ne varsa bulmuşum gibi dikkatlice bakıyordum.

O ise birkaç saniye beni incelemesinin ardından, “ bana bak Gece” dedi. Yumuşak anlayışlı ve o bayıldığım ses tonuyla söylemişti. Ona bakmama konusunda inat eden ben Demir’in yakınlığından dolayı, o muhteşem kokusunun burnuma dolması ve hayran olduğum ses tonu işimi zorlaştırıyordu. Bendeki inat katır inadı olduğu için tabii ki ona bakmadım. İnatla gözlerimi elimden çekmedim. Gözlerimi ona çevirmeyişimin üzerine, yumuşak ancak uyarıcı ses tonu eşliğinde, “Gece bana bak dedim sana” dedi bu seferde. Uyarı yüklü söylemesi nedeniyle gözlerimi daha kızgın bir şekilde ona çevirdim. Bu sefer de dikkatli kızgın ve inatla gözlerinin içine içine baktım.

Yapmış olduğum bu hareket karşısında derince nefse aldı. Sonra belli belirsiz gülümsemesi ile, “ bana bak dediysem beni öldürmek istiyormuşçasına  bak demedim.” Dedi ve sonra yüzüne hafif ciddiyet yerleştirerek, “Sadece söyleyeceklerimi gözlerine bakarak söylemek istedim” dedi yumuşacık ve o hayran olduğum ses tonu ile.

Demir'in söyledikleri üzerine ister istemez bakışlarım yumuşamış ve yer değiştirmişti. Tekrar ellerimde olan gözlerimi gözlerine hizalamak için çenemden tutarak kendisine bakmamı sağladı. Hemen ardından da, “ Gece çok inatçısın ve dik başlısın. Sana yapma dediğim bir davranışı senin kötülüğün için söylüyormuşum gibi anında karşı geliyorsun. Karşı geldiğin yetmiyor, sözlerimin tersini yapıyorsun. Daha önceleri defalarca yaptığın gibi bu gün de aynısını yaptın ve polislerle sıkıntı yaşadık.” Dedikten sonra umursamaz tavırla, “Sıkıntı yaşamış olmamız sorun değil. ” Demesi üzerine “ sorun değilse neden bana öyle davrandın o zaman?” diye çıkmıştım.

BEYAZ GÜLÜM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin