Bölüm İki

5.3K 534 97
                                    

"Güneşim sadece sensin, gel ve aydınlat bu karanlık ruhumu"

***

Daisy

Tedirgindim, hem de fazlasıyla.

Anlamlandırmadığım olayların içine düşmüştüm ve hey, bu cidden sinir bozucu olmaya başlamıştı. O kadar sinir bozucuydu ki bu durum zihnimden gün geçtikçe daha da nefret etmeme neden oluyordu.

Derin bir nefes alıp her an yıkılacakmış gibi duran, boyaları dökülmüş eski binanın paslanmış demir kapısını açıp merdivenleri hızla tırmanmaya başladım. Binada asansör vardı ama üç kez içinde kapana sıkıştıktan sonra o tabutun içine girmeye tövbe etmiştim. Tanrım, en sonuncusunda üç uzun saat içinde kalmıştım ve beni çıkardıklarında iki gün kendime gelememiştim. Tamam, belki abartıyordum ama dediğim gibi zihnimden nefret ediyorum, çünkü tüm bu karmaşanın sebebi oydu.

Merdivenleri sonuna dek tırmanıp dar koridora girdim ve saniyeler sonra yıpranmış ahşap bir kapının önünde durup titreyen ellerimi görmezden gelip anahtarımı çantamdan çıkarmaya çalıştım. Anahtar güçsüz parmaklarımdan kayıp yere düştü ve sessiz koridorda bir bomba etkisi yarattı. İrkilmeden edemedim, ayrıca koridoru yarı yarıya aydınlatan loş beyaz ışık da pek yardımcı olmuyordu. Sanki bir korku filminin içine sıkışmış gibiydim.

Kendine gel Daisy!

Kafamı sallarken anahtarı yerden alıp bir kaç denemeden sonra dairemin kapısını açtım ve sonunda evime girdim.

Kapıyı kilitleyip üzerindeki kelepçe sürgüyü sonuna dek çektim. Sanki bunu yapmak içeri girmek isteyen birini ya da şeyi durduracakmış gibi. Yine de önlem önlemdir. Bir dakika...Ben az önce şeyi mi dedim? Tanrım, cidden kafayı yiyordum.

Kendi kendime söylenirken ceketimi çıkardım, ardından kapı girişinde bulunan düğmeye basıp tek odalı dairemin ışığını yaktım ve elimi yüzümü yıkamak için banyoya doğru ilerledim. Soğuk suyu açıp yüzüme hızla çarpınca derin bir titreme sardı bedenimi. Kafamı kaldırıp küçük aynaya baktım. Yüzüm solgundu, göğsüm ise hızla inip kalkıyordu. Neden bu şekilde korkmuş göründüğümü biliyordum, sebebi yetersiz aydınlatılmış koridor değildi hayır.

Sebebi çok farklıydı, yol boyunca görmezden geldiğim bir şey...

Zihnimde yine o an canlanmaya başlayınca gözlerimi sıkı sıkı kapatıp o şeyi düşünmeyi reddettim. Hayır, hayır düşünme. Unut, sadece yok say. Yine de zihnim emirlerime itaat etmedi ve sanki yüzük hala elimdeymiş ve yine zonkluyormuş gibi garip bir karıncalanma hissettim avucumda.

Tanrım!

Kafayı yiyordum, bu doğruydu. Çünkü bir yüzüğün üzerindeki çizgiler asla oynamaz ya da kalp gibi zonklamazdı. Bir kere bu çok saçmaydı, hadi ama bilimsel olarak cansız varlıklar hareket etmezdi, tabi yanlışlıkla bir filmin içine düşmesiysem. İçinde bulunduğum ruh haline rağmen az önce düşündüğüm şey karşısında alay dolu bir nefes verdim. Hayatımın bir film olmadığından adım kadar emindim.

Belki de bugün terapide anlattıklarım sinir sistemimi alt üst etmişti ve garip şeyler görmeme sebep olmuştu. Bu olağan bir şeydi, bir çok terapist bunu söylüyordu. Ayrıca günlerdir doğru düzgün bir uyku çekmemiştim ve hepsi birleşince beynim hata vermişti. Evet, en mantıklı açıklama buydu. Gözlerimi açıp aynadaki yansımama yeniden baktım.

" Sadece uykusuzsun, deli değilsin merak etme," diye fısıldadım kendime. Gözle görülen bir şekilde nefesimin normale döndüğünü, ellerimin ise titreyişini durdurduğunu fark ettim. Ah, bu iyiye işaret. Şimdi üzerimi değiştirecek ve doktorumun bana verdiği yeni uyku ilacıyla sabaha kadar ölü gibi yatacaktım.

Fısıltı Lordu ve Onun Küçük Kurtarıcısı ( -TAMAMLANDI- ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin