Bölüm Otuz

1.4K 248 75
                                    

'Seni gördüm, seni hissettim Ma'levs'

***

Lord Vernon

Zihnimi saran pusluk yerini gerçekliğe bıraktığında donmuş bir şekilde karşımdaki alana baktım. Olaylar saniyeler içinde bana vurdu ve gittiğini anladım.

Daisy...

Ruh eşim gitmişti.

İçimde bir rahatlama oluştu ama aynı anda göğsümde derin, yıkım sözü veren garip bir acı belirdi. Buna şaşırdım, kafamı eğip göğsüme baktım ve acının kaynağını aradım. Göğsümde herhangi bir yara yoktu, el yordamıyla sırtımı araştırdım ve aynı sonuçla karşılaştım.

''Gerçekten aptalsın,'' dedi derinden gelen kadın sesi.

Başımı kaldırdığımda Maur karşımdaydı. Yüzündeki muzaffer ifadeyi gördüğümde az önce olanlar yeniden zihnime akın etti. Ayin yapmıştık ve Daisy'yi göndermiştim.

Göğsümü işaret ederek ''O gittiği için böylesin,'' dedi alayla, sonra yüzü parçalandı ve alayı öfkeye dönüştü. '' Şimdi neler hissettiğimi anlıyorsun.''

Göğsümdeki acı şiddetini artırırken afalladım. O gittiği için mi böyle hissediyordum? Bu... Dehşet vericiydi! Acıdan uzaklaşmaya çalıştım ama ondan kaçtıkça bana daha da çok yaklaştı.

'' Etrafına bak Vernon,'' dedi Maur hızla.

Bakışlarım önce çevreme sonra da üstümüzdeki kara deliğe döndü. Katranlı devasa delikten onlarca canavar Aleme akın ediyordu. Üstümdeki pus tamamen dağıldı ve Seçilmişlerin çığlıkları, muhafızların haykırışları ve canavarların kükreyişleri kulaklarımı doldurdu. İçimdeki acı büyürken ayağa kalkmaya çalıştım ama Maur ayağını kaldırıp omuzlarıma sert bir darbe savurdu. Güçsüz bedenim yalpaladı, düşmeye başladı. Son anda kendime engel oldum ve oturur pozisyonda kalmaya devam ettim. Yine de öfke dolu gözlerimi bir an bile ondan ayırmadım.

''Ah, hadi ama bana öyle bakma Vernon,'' dedi alayla. Sinsi sırıtışı içimde derin bir nefret oluşturdu.

'' Nefret miydi o?'' diye sordu kaşlarını kaldırıp, birkaç adım atıp tam önümde durdu ve '' Sevgi dolu Lordumuz nefret kusamaya başlayacağı anı sabırsızlıkla bekliyordum,'' dedi fısıltıyla.

Ayağa kalkmaya çalıştım yine, tek bir el hareketi beni yerime çiviledi. '' Şimdi, biraz yavaş ol. Henüz bir yere gitmene izin veremem,'' dediğinde küçük bir endişe içimi kapladı. Beni göndermesi gerekiyordu, Alemden atılmaya ihtiyacım vardı. Düşüncelerim gittiği yönü fark ettiğimde kaskatı kesildim ve hemen düşüncelerimi Alemimin çöküşü üzerine çevirdim. Maur bir an gözlerini kısıp bana baktığında planımı fark ettiğini sandım. Bakışlarını tuttum, nefretimi ortaya çıkardım.

Elini yukarı doğru savurduğunda bedenim hızla ayağa kalktı. '' Haydi, sana izletmem gereken şeyler var,'' dedi hevesle. Sonra beni ayin alanından çıkarıp sarayın koridorlarında yürütmeye başladı.

Sarayın tüm duvarlarını kaplayan katranı gördüğümde midem bulandı. Yerdeki Seçilmişlerin parçalanmış uzuvlarını, muhafızların hareketsiz bedenlerine bakmak içimdeki dehşeti büyüttü. Maur hissettiklerimi gördü ve zaferle sırıttı. Planlarımı anlamaması için etrafıma daha çok odaklandım, Alemimin yıkılışına odaklandım. Odaklandıkça, bedenimi kontrol etmesine neredeyse minnettar olacaktım. Gördüklerim beni mahvetti, bir çocuk gibi yere çökmek ve feryat etmek istedim.

Yürüdükçe saray sessizleşti ama Fısıldayanların çığlıkları daha da arttı. Canavarlar çoktan şehre ulaşmıştı. Sabırsızlığımı gizlemek sandığımdan daha zor oldu, beni Âlemden atması için ne yapabileceğimi düşünmeye bile korkuyordum. Bu yüzden yenilmiş bir adamın yapacağı şeyi yaptım, korkuma ve hüznüme odaklanıp diğer her şeyi unuttum.

Fısıltı Lordu ve Onun Küçük Kurtarıcısı ( -TAMAMLANDI- ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin