'Sadece sen kalbime yerleşen bu derin boşluğu dolduruyorsun sevgilim. Sadece sen korkularımı yok ediyor, yerine umut inşa ediyorsun'
***
Lord Vernon
Uyandığımda Daisy hemen yanımdaydı.
Göğsümdeki başına, ardından karnıma sarılı küçük koluna baktım bir süre. Sonra onu inceledim. Uzun siyah saçları yüzünün çevresini kaplamış omuzlarına kadar dökülüyor, onu görmemi engelliyordu. Çıplak vücudunu saran ince battaniye omuzlarından kaymış, tatlı teninin ortaya sermişti.
Son düşüncemle birlikte kaşlarımı çattım. Tatlı? Uzun zamandır bu kelimeyi kullanmamıştım. Dilimde garip bir his bırakmıştı ve bundan hoşlanıp hoşlanmadığıma karar veremiyordum. Yine dikkatimi ona verdiğimde üzerimdeki ağırlığının daha da farkına vardım ve rahatsızca kıpırdandım.
Ritüel bizi birbirimize bağlamış, bu bağ aramızda derin bir çekim oluşturmuştu. O an tüm öz kontrolüm sanki yok olmuştu ve dün gece bunu pek umursamasam da artık o kadar da önemsizmiş gibi hissetmiyordum. Duygularımı dizginlemem, kendime hakim olmam gerekiyordu. Alemimin ayakta kalması için bu gerekiyordu.
Yeniden aynı şeyi yapamazdım.
Hafifçe mırıldandı ve geriye doğru dönüp benden biraz uzaklaştı. Artık başı göğsüm yerine yumuşak yastıkların üzerinde duruyordu. Yavaşça yataktan kalktım ve uyanıp uyanmadığını görmek için bir süre onu izledim. Yatağımda huzurla uyumaya devam etti. Benim yatağımda... Bu garip hissettirmişti, sanki özel alanım ihlal ediliyormuş gibi kasılmaktan kendimi alamadım. Acılarımı aldığı gün de böyle hissetmiştim ama şimdi her şey farklıydı. Böyle düşünmemem gerekiyordur, o artık benim kraliçemdi.
İçimde oluşmaya başlayan sıkıntıyı geçirmek imkansızdı. Tek sebebi o değildi elbette, uyandığım an alemin çektiği tüm acıları da hissetmeye başlıyordum. Ama bugün biraz farklıydı, neden göğsümü yarıp geçen acı henüz gelmemişti?
Hızla giyindim, ardından her sabah yaptığım gibi çift kanatlı balkon kapısına doğru yöneldim ama bir şey beni durdurdu. Bakışlarım Daisy'ye döndüğünde neyin beni durdurduğunu anladım. Dışarısı soğuktu, kapıyı açmam onu üşütebilirdi. Bu düşünce birden bire oluşmuştu zihnimde. Sanki bir parçam Daisy'yi her türlü tehlikeden korumak için can atıyordu.
Düğün yüzünden olmalıydı, sonuçta ruhunun bir parçasını taşıyordum ve artık tam anlamıyla birbirimize bağlanmıştık. Düşünceli bir şekilde onu izlerken dünün hatıraları dönmeye başladı zihnimde. Gelinlik ona yakışmıştı. Beyaz ve altın tam da onun rengiydi.
Düşüncelerim kutsal suya girip ellerimizi birleştirdiğimiz ana yöneldi sonra. O an hiç olmadığım kadar iyi hissetmiştim. Sanki derin, sarsılmaz bir güç tenimin altına girmiş, beni olduğumdan daha da yenilmez yapmıştı. Ruhu bana güç vermişti, hala bunu içimde hissedebiliyordum. Peki, bu güç ne zamana kadar benimle birlikte kalacaktı?
Bilmiyordum.
Yatağa doğru yürüyüp nazikçe üzerini örttüm, ardından kalın perdeyi hafifçe aralayıp çift kanatlı kapıyı gözler önüne serdim. Yine de dışarı çıkmak için hiçbir hamle de bulunmadım.
Şaşkınlık öyle hızlı vurdu ki kontrolü elimde tutmak için sabırla ördüğüm tüm o kalın duvarlar yerle bir oldu. Gözlerim yukarıya, griden daha çok beyaza benzeyen gökyüzüne odaklanmıştı.
Yüce olan aşkına...
İşe yaramıştı!
İçim heyecanla dolarken balkona çıktım ve ılık havanın yüzümü yalamasına izin verdim. Şimdi anlıyordum... Her sabah hissettiğim o ağır acının bugün olmamasının nedeni buydu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fısıltı Lordu ve Onun Küçük Kurtarıcısı ( -TAMAMLANDI- )
FantasíaWattpadFantasyTR'nin 'Krallıktan Akan Asalet' okuma listesindeyiz! . . Ölüm Lordları Serisi I . . . Hayatımda eksik olan çok fazla şey vardı. Bu eksiklik beni günden güne tüketti. Hiç bilmediğim bir şeye karşı duyduğum özlem yıllarca bir lav gibi i...