'Umut hala orada, sadece uzanıp dokunman yeter sevgilim'
***
Daisy
Onsuz geçen günler tam bir kâbustu. Gözlerim sürekli onu arıyor, kalbim yokluğu nedeniyle şiddetle ağrıyordu. Yine de güçlü kalmaya, onun için dayanmaya çalıştım. İlk iki gün bunda başarılıydım ama Fısıldayanların acısı ve alemin karanlığa bürünüşü güçlü kalmamı zorlaştırmıştı.
Derin bir nefes alıp yatağımdan kalktım ve terasa doğru yürüdüm. Camın ardındaki görüntüye bakarken boğazımdaki yumru daha da büyüdü. Gökyüzü o kadar karanlıktı ki simsiyah ay bile neredeyse o karanlıkta kaybolmuştu. Oysaki sabah olmuştu, bulutların az da olsa açılması, gökyüzünün biraz aydınlanması gerekiyordu ama Vernon gittiğinden beri etkilenen tek şey ben değildim. Gökyüzü, Lorlarının gidişini iyi karşılamamıştı. Tereddüt etmeme rağmen terasın kapısını açıp dışarı adım attım. Şiddetli bir rüzgar bedenime çarptı ve beni bir adım geriye fırlattı. Dişlerim anında titremeye başladı, mermer zemine basan ayaklarım tıpkı bir buzun üzerinde yürüyormuşum gibi acıyla kasıldı. Henüz giyinmemiştim ve şimdi buna pişman olmuştum.
Yine de içeri girmek yerine terasın korkuluklarına doğru yürüdüm ve şehrin göbeğinde toplanmış yüzlerce Fısıldayana baktım. Kalbim burkulurken her birinin acısını içimde hissettim. Lorlarının gidişinin ikinci gününden beri hiçbiri evlerine girmemişti. Hepsi o devasa ağacın altında toplanmış, yere oturup Lordlarının çabucak dönmesi için dualar etmeye başlamıştı. Bu görüntü beni tıpkı ilk kez gördüğüm zamanki gibi sarstı. Derin bir vicdan azabı iliklerime kadar doldu. Neredeyse bir hafta olmuştu, onlardan yüzlercesi bu bir haftada canavara dönüşüp gitmişti. Bense elim kolum bağlı oturmuştum. Bunu istememiştim ama Vernon hiçbir şey yapmamaya söz verdirmişti. Gözlerim ister istemez kapanırken zihnim onu son gördüğüm ana gitti.
Gök delen şelalesinden çıkıp, dört gün boyunca arınmada kaldığım odaya gitmiştik. Prisha'm çoktan her şeyi ayarlamış, orada bizi bekliyordu. Bize selam vermişti ve yine ondan beklemediğim bir şekilde sempatiyle bana bakıp iznimizi istemiş ve yolumuzdan çekilmişti.
Vernon onun gidişiyle beni kollarına alıp göğsüne sıkıca bastırdı ve'' Merak etme, yakında geri döneceğim,'' diye saçlarımın arasına fısıldadı.
Sesindeki bir şey dehşetle ağlayıp, beni bırakmaması için yalvarma isteği oluşturdu içimde. O an güçlü kalmak ve hissettiğim acıyı ona belli etmemek için çok çaba sarf ettim. En son istediğim şey onu üzmekti. ''Biliyorum,'' dedim yavaşça.
Bir süre öylece bekledik, sanki ayrılmak onu sonsuza dek kaybetmek anlamına geliyormuş gibi kollarımı ondan bir süre çekmedim. Sonunda ayrılan o oldu, ellerini yanağıma koyup '' Dediklerimi hatırlıyor musun? Gidip ceketimi al ve onu sakla. Kendi eşyalarını da almanı ve saklamanı istiyorum,'' dedi.
Kaşlarım son söyledikleri yüzünden havaya kalkarken '' Neden?'' diye sordum.
'' Kraliçenin seni de ele geçirmesini istemiyorum Daisy,'' dedi yavaşça. İtiraz etmedim, haklıydı çünkü.
''Alacağım ve onları saklayacağım.'' Sesim güçlü ve kendinden emin çıkmıştı ve buna minnettardım. Vernon da bunu duydu ve gülümsedi ama gülümseyişi bir sonraki cümlesini kurarken yüzünde öldü.
'' Benim yokluğumda Fısıldayanlar acı çekecek, alem yas tutacak. Onları zihninden uzak tut, kalbini onlara kapat. Bunu yapmazsan tüm hüzün seni de ele geçirir ve gücünü tüketir.''
''Ayin yapabilirim,'' dedim yavaşça. Evet, bir kez başarısız olmuştum ama o zaman Vernon'un zihnindeydim. Kraliçe benimkini ele geçirmemişti ve başarısız olma ihtimalim yoktu. Yani vardı ama olmaması için her şeyi yapardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fısıltı Lordu ve Onun Küçük Kurtarıcısı ( -TAMAMLANDI- )
FantasyWattpadFantasyTR'nin 'Krallıktan Akan Asalet' okuma listesindeyiz! . . Ölüm Lordları Serisi I . . . Hayatımda eksik olan çok fazla şey vardı. Bu eksiklik beni günden güne tüketti. Hiç bilmediğim bir şeye karşı duyduğum özlem yıllarca bir lav gibi i...