Not: Psikolojik olarak hazır değilseniz eğer bu bölümü okumanızı tavsiye etmiyorum. İçinde çok kötü bir şey yok ama şu dönemde her şey sizi etkileyebilir.
'Biraz daha bekle sevgilim, yakında geleceğim ama önce karanlığı geçmeliyim'
***
Daisy
Fısıltı Alemine gitmeden önce bana hayatımın en zor günü hangisiydi diye sorsalardı eğer, muhtemelen gökyüzünün dalgalanıp ıstırap dolu duyguların göğsüme bir hançer gibi battığı gün derdim ama şimdi o an silikleşti, yaşadığım acı şuan hissettiklerim yüzünden geri planda kaldı.
Yaşadığım en zor gün bugündü.
Vernon'suz geçirdiğim ilk gün.
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve güç toplamaya çalıştım. Etrafımı saran arabaların ve insanların bağıran, gülen, tartışan seslerine odaklandım. Yine de hiçbir şey kalbimdeki acıyı dindirmiyordu, tam aksine tüm bunlar kafamı karıştırıyordu. Her şey bir rüya mıydı? Fısıltı Alemi diye bir yer yok muydu? Vernon... Bozuk zihnimin bir uydurması mıydı?
Gözlerimi açıp sol elime baktım yavaşça. Yüzük parmağım boştu, önceden dövmeyle çevrelenmiş tenim bembeyazdı. Sertçe yutkundum ve avuçlarımı sıktım. Rüya olamazdı, her şey o kadar gerçekçiydi ki, bunun bir uydurma olmadığından emindim. Hissettiğim, gördüğüm onca şey bir yalan olamazdı.
''Daisy!''
Sam'in sesi kulaklarımı doldurduğunda gözlerimi önümde yükselen binaya çevirdim hemen. Sabah uyandığımda ve Kelly beni kendi evine götürdüğünde kafam karışıktı ama dakikalar geçtikçe ayağa kalkmam ve bir şeyler yapmam gerektiğini anlamıştım. Yaptığım ilk şey işe gelmek olmamalıydı ama kendime engel olamamıştım. Başka ne yapabilirdim ki?
Yavaşça binaya doğru yürüdüm ve giriş kapısında beni bekleyen Sam'e ilerledim. Yüzünde onda her zaman gördüğüm tatlı bir gülümseyiş vardı ama ona yaklaştıkça gülümseyişi titredi ve sonunda tamamen yok oldu.
''Günaydın,'' dedi kaşlarını çatarak.
''Günaydın,'' diye cevap verdim boğuk bir sesle.
Yüzümü inceledi, muhtemelen kıpkırmızı olmuş burnum ve gözlerim durumumun iyi olmadığını gösteriyordu. ''Soğuk algınlığı sanırım ama iyiyim,'' diye yalan söyledim gözlerimi kaçırmamaya çalışarak.
Yüzünü saran endişe anlayışla değişti. ''Gelmek zorunda değildin, seni idare ederdim,'' dediğinde göğsüm minnetle kabardı.
Aylardır onu görmemiştim ama hala bıraktığım gibiydi. Saçları onu son gördüğüm gibi kısaydı, yüzü aynı derecede şefkatle doluydu ve bu ağlama isteğimi ortaya çıkarıyordu çünkü tıpkı Kelly'e sarıldığım gibi ona da sarılmak istiyordum. Buradayken bana destek olan, arkamı kollayan, tüm garipliklerime rağmen beni kabul eden çok az insan vardı ve o da onlardan biriydi. Ama yapamazdım, bana göre aylardır görüşmüyorduk, ona göre dün işteydim.
Tanrım... Bu çok garip ve kafa karıştırıcıydı ve her şeyin bir rüya olduğuna inancımı artırıyordu. Belli belirsiz kafamı salladım ve düşüncelerimi şuana odaklandım.
''Dün zaten idare ettin.''
Omuz silkip '' Seni her zaman idare ederim,'' dedi gülümseyerek, sonra giriş kapısını açarken '' Çok kötü hissettiğin an eve gideceğine söz veriyorsan içeri girmene izin vereceğim,'' dedi şakacı bir tavırla.
![](https://img.wattpad.com/cover/111755201-288-k411235.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fısıltı Lordu ve Onun Küçük Kurtarıcısı ( -TAMAMLANDI- )
FantasiaWattpadFantasyTR'nin 'Krallıktan Akan Asalet' okuma listesindeyiz! . . Ölüm Lordları Serisi I . . . Hayatımda eksik olan çok fazla şey vardı. Bu eksiklik beni günden güne tüketti. Hiç bilmediğim bir şeye karşı duyduğum özlem yıllarca bir lav gibi i...