Bölüm Yirmi Üç

2.9K 365 93
                                    

'Korkma, gözlerini kapat ve yürü... Düşmene asla izin vermeyeceğim, yanlış yöne gitmene asla izin vermeyeceğim. Ben Ma'levs, her zaman senin koruyucun olacağım'

***

Daisy

Göğsümdeki ağrıya rağmen gözlerimi açmayı başardığımda kararmış duvarları geride bıraktığımızı fark ettim. Hala Vernon'un kucağındaydım, buna minnettardım çünkü bedenim o kadar çok titriyordu ki yürüyebileceğimden emin değildim. Yine de kendimi hemen toparlamalıydım çünkü yapmamız gereken bir şey vardı ve hiçbir şeyin bunu engellemesine izin veremezdik.

Derin bir nefes alıp daha fazla uzaklaşmamıza izin vermeden ''Bekle!'' diye mırıldandım. Sesim kısık çıkmıştı ama Vernon duymuştu.

Yürümeyi bırakıp endişeli gözlerini yüzümde gezdirirken ''Daisy, sorun ne?'' diye sordu hızla.

Sertçe yutkundum, yutkunurken şakaklarıma giren ağrı yüzünden gözlerimi birkaç saniye kapatıp açtım. Neler olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu, buraya geldiğim andan itibaren ne canavarlarla karşılaştığım da ne de eğitimlerde böyle bir acı hissetmiştim. Bu çok farklıydı, sanki etim kemiğimden ayrılmış ve yüzlerce keskin bıçak göğsüme batmış gibi canım yanmıştı. Nefesim bile kesilirken biri sanki beni boğuyormuş gibi boğazım sıkışmış, şiddetli acı tüm boynumu kaplamıştı. Hala canım yanıyordu ama o ilk anki gibi değildi.

Düşüncelerimi bir kenara bırakıp ''Onları görmeden gidemem,'' dedim sorusuna karşılık. Bundan nefret etti, yüzündeki ifadeden bunu anlamıştım ve itiraz edecekti. Buna fırsat bulamadan ''Lütfen Vernon, çektikleri acının şiddetini biliyorsun, sen de hissettin. Onları görmeden gidemem. Ben onların Kraliçesiyim ve bana ihtiyaçları olduğunu hissediyorum,'' dedim hızla.

Yalan söylemiyordum, yaşadığım acıyla birlikte Fısıldayanların ihtiyaçlarını da hissetmiştim. Orada olmamız onlar için önemliydi. Bizi görmek ve onlara hala bir yerlerde kurtuluş umudu olduğunu hatırlatmamızı istiyorlardı. Korkuyorlardı ve büyük bir parçam korkularını dindirmek için her şeyi yapmak istiyordu.

''Daisy, daha sonra gelebiliriz,'' dedi Vernon ama şansı olmadığını biliyordu. Hislerimi görebilmesi düşüncelerimin gidişatını tahmin etme şansı veriyordu ona. Ne yaparsa yapsın asla vazgeçmeyeceğimi de tahmin ediyordu.

''Fısıldayanlarımızın bize ihtiyacı var Vernon,'' diye mırıldandım bu sefer.

Sözlerimle birlikte birkaç saniye yüzüme baktı. Bir an isteğimi görmezden geleceğini düşündüm ama bu olmadı, bu düşüncemden saniyeler sonra geri dönmeye başladı. İçim rahatlarken kollarımı boynuna daha sıkı dolayıp yüzümü boyun çukuruna gömdüm ve merdivenler yeniden görüş açımıza girene dek de o şekilde kaldım. İçimde hafif bir korku vardı, yine de Fısıldayanlara yardım etme isteğim o kadar çoktu ki az önceki acıyı yeniden hissedecek olmamı düşünmüyordum bile.

Sonunda merdivenlere geri geldiğimizde ''İndir beni lütfen,'' diye mırıldandım.

Vernon alnıma küçük bir öpücük kondurduktan sonra nazikçe beni yere indirdi. Bacaklarım hala titriyordu, yere ayak bastığım an dengede durmakta zorlandım. Bunu fark eden Vernon kolumu tutup dengede durmamı sağladı. Ona küçük bir gülümseme gönderip kolumu elinden çektim.

''Ne kadar uzaktalar?'' diye sordum merdivenleri ve merdivenlerden sonra ileriye doğru devam eden fakat çok fazla görünmeyen geniş koridora bakarken.

Vernon tam yanıma gelip ''Koridorun hemen sonunda geniş bir alan var, her biri orada tutuluyor,'' diye cevap verdi bir elini sırtıma koyup belimin çukurunu yavaşça okşarken. Dokunuşuyla rahatlamaya başladım.

Fısıltı Lordu ve Onun Küçük Kurtarıcısı ( -TAMAMLANDI- ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin