Bölüm Üç

5.3K 534 202
                                    

'Nefesim kesildi seni görünce sevgilim, kalbim özlemle dolup taştı'

***

Daisy

Sağıma soluma bakıp bulunduğum yere bir anlam vermeye çalıştım. Hala yatağımdaydım ama evde olmak yerine simsiyah ağaçların her yeri kapladığı kasvetli bir ormandaydım.

Resmen bir ormandaydım!

Yatağım ormanın hemen ortasında yer alan küçük bir açıklıkta duruyordu. Etraf sessizdi, hızla aldığım nefesler haricinde hiçbir şey duyamıyordum. Kalbim daha da hızlandı. Aklım bu olanlara bir anlam vermeye çalışırken gözlerimle etrafı taramaya devam ettim.

Sert ve soğuk bir rüzgar esti ve tüm bedenimin titremesine neden oldu. Korkuyla inledim ve kafamı yukarıya doğru çevirdim. Gökyüzü... Tanrım bir gökyüzü vardı ve o da tıpkı bulunduğum yer gibi neredeyse simsiyahtı. Bir dakika... Bulutların arasındaki şu yuvarlak siyah şey ay mıydı?

Evet aydı! Normalin dört katı kadar büyüklükte siyah bir ay!

Bu gerçek değildi, olamazdı. Kendimi burada bulmadan önce olanları tek tek düşünmeye başladım. Uyuyordum, sonra şiddetli bir gürültüyle uyandım. Deprem olduğunu fark edip evden çıkmaya çalıştım ama başarılı olamamıştım. Duvarların çatlama anı yeniden gözlerimin önünde canlanınca bir an nefes alamadım. Çatlak, bir duvardan başlayıp diğerine doğru hızla ilerlemiş, evi yarı yarıya bölmüştü. Ellerimle yüzümü sıvazlayıp düşüncelerimi toplama çalıştım. Sonra ne olmuştu? Ah, evet sonra yatak beni içine çekmeye çalışmıştı ki bunu da yapmıştı. En sonunda her şey sessizliğe bürünmüştü ve kendimi burada bulmuştum.

Korkularımdan sıyrılmaya çalışıp mantıklı düşünmek için derin derin nefesler aldım. O şiddetli ses, deprem ve burası kesinlikle gerçek olamazdı.

Değil mi?

Evet, bu bir rüya olmalı, içtiğim uyku ilacının etkisi buydu sanırım. Ya da belki de depremde öldüm ve günahlarım yüzünden cehennemi boyladım. İkisi de muhtemeldi ama hangisi bilemiyordum, bildiğim tek şey burası feci korkutucuydu. Her yer kasvetliydi ve..Ve az önce bastığım yer çimene benziyordu ama o da tıpkı ağaçlar gibi siyah ve yapış yapıştı. Ayağımın altına yapışan soğuk sıvıyı hala hissedebiliyordum. Midemin bulanmasına engel olamadım.

Sert bir rüzgâr daha esip bedenime çarpınca korkuyla inleyip hızla yorganımın altına girdim ve tıpkı küçük çocukların öcülerden kaçtıklarında yaptıkları gibi yorganı kafama kadar çekip sessiz sessiz bekledim. Panik her yanımı sarmıştı, korkum ise kalbimin deli gibi atmasına neden oluyordu.

Tanrım! Bu bir rüyaysa lütfen uyanmama izin ver!

Kendimi çimdikledim, nefesimi tuttum, yüzüme şaplak attım ama yine de hala aynı yerdeydim. Kafamı dışarı çıkarıp korkutucu ağaçlara kısa bir bakış atıp yeniden yorgana sığındım. Etraf hala sessizdi, eğer ölüp cehennemi boyladıysam, bizi bekleyen o zebanilerden de burada yoktu. Belki de gerçekten de bu bir rüyaydı.

Kelly bir seferinde bazı özel insanların rüyada olduklarını bildiklerini ve rüyalarını kontrol edebildiklerini söylemişti. Birkaç kez o da bir rüyada olduğunu fark etmiş ama asla istediğini yapamamıştı. Yine de yapabilenler var demişti. Yani belki de ben de rüyada olduğunu fark eden kişilerden biriydim.

Aklım feci karışıktı, bu bir rüya mı yoksa öldükten sonra gelinen bir yer mi bilmiyorum ki o deprem gerçekten olmuşsa ölmüş olma ihtimalim daha yüksekti, bu yüzden rüyada olup olmadığımı anlamak için bir şeyleri değiştirmeye çalışmak, daha doğrusu rüyamı yönetmeye çalışmak mantıklıydı. Yapabilirsem rüyadayım demektir ve bu da ölmediğimi anlamamı sağlardı.

Fısıltı Lordu ve Onun Küçük Kurtarıcısı ( -TAMAMLANDI- ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin