Bölüm On Bir

1.6K 279 73
                                    

'O sensin Ma'levs, kırık kalbimin tek mutluluğu, körelmiş bakışlarımın tek odağı sadece sensin'

***

Daisy

Sabah uyandığımda gökyüzü son birkaç güne göre daha iyiydi. Bulutların üzeri hala karanlık bir örtüyle sarılıydı ama artık yer yer griler de o karanlık örtünün üzerine tünemişti. Bu içimdeki fırtınayı az da olsa dindirirken, umudum yükselmeye başladı. Dün Fısıldayanlarla birlikte vakit geçirmem işe yaramışa benziyordu. En azından gökyüzündeki bu küçük değişiklik onlarla vakit geçirmemin umutlarını geri getirmeme yardım edebileceğini göstermişti. Bu da planıma daha da sıkı sarılmamı sağlıyordu.

Hızla giyinip saçlarımın sıkı bir topuz yapılmasını beklerken Kia'nın endişe dolu bakışlarını görmezden gelmeye çalıştım. Dün saraya geri döndüğümde hem Prisha'm hem de o yaptığım şey yüzünden dehşete düşmüştü. Kia neredeyse ağlamak üzereydi, Prisha'm ise onaylamaz bakışlarını üzerimde tutup bunun akıllıca bir fikir olmadığını, bir daha böyle bir şey yapmamam gerektiğini söylemişti. O an henüz planımı duymamışlardı, duyduklarında Prisha'mın gözlerinin öfkeyle teklediğine yemin edebilirdim. Bu garipti, aylar boyunca tek bir tepki vermeyen adam bir anda duygularını açığa vuruyordu.

Aynadaki yansımasına bakarken ''Bana öyle bakma,'' dedim Kia'ya. Gözleri sürekli yüzüme kayıyor, sanki bir şey söylememek için dudaklarını büzüştürüp duruyordu. Bu tedirgin hali beni de etkiledi.

Kia sözlerimle birlikte hafifçe gülümsemeye çalıştı. ''Nasıl bakıyorum Mash'ka?'' diye sordu masumca.

Ah.

Peki.

Hızla arkamı dönüp onu bir adım uzaklaştırdım ve yüzüne bakarak '' Bir şeyler söylemek istiyorsan şuan tam sırası ama istemiyorsan o şekilde bakıp tedirginliğimi arttırma,'' dedim hızla.

Kia'nın yüzü sözlerimle birlikte düşerken ellerini birbirine bağlayışını ve panikle sıkışını fark ettim. Düşünmeden öne uzanıp ellerini avuçlarımın içine aldım ve ''Sorun nedir?'' diye sordum.

Gözleri dolarken ''Bunu yapmayın,'' dedi fısıltıyla.

Ah Tanrım!

Ayağa kalkıp '' Bir şey olmayacak, söz veriyorum,'' dedim yavaşça. Yüzü daha da düşerken ''Bundan emin olamazsınız, dışarıdaki o şeyler tehlikeli ve lanetleri var. Lanetleri size geçebilir! Tehlikede olacaksınız! Ya ruhunuzu tüketirlerse? O zaman biz ne yaparız!'' dedi histerik bir hıçkırık bedenini sarmadan önce.

Onu kendime çekip sıkıca sarıldım ve ''Sakinleş Kia, sorun olmayacağını söylediğimde de bana inan. Çemberimin içinde olacağım ve bir şeylerin yanlış gittiğini düşünürsem bağı hemen koparacağım. Ayrıca Sitra'da orada olacak,'' dedim sakince.

Sakinliğim bir yalandı. Deli gibi korkuyordum ama dünden sonra Fısıldayanlarla vakit geçirmenin onların ruh hallerini değiştirdiğini gördükten sonra elim kolum bağlı burada oturamazdım.

''Lordumuz buna çok kızacak,'' dediğinde kalbim tekledi.

''Teknik olarak sözünü çiğnemiyorum.'' Sesimin biraz kısık çıkması bunun yalan olduğunu gösteriyordu. Vernon ayin yapmamı istememişti çünkü sonuçların ne olacağını bilmiyorduk. Muhtemelen kendimi tehlikeye atacak diğer şeyleri de kastetmişti ama önemli değildi. O odadan çıktığında ona her şeyi açıklayacaktım. Anlayacaktı, evet kızacaktı ama sebepleri bir bir saydığımda sakinleşecekti.

Geri çekilip yüzüne yeniden baktım ve '' Ayin alanına gidip tütsüleri kontrol etmeliyiz. Akşam ayin yapmasak da tütsülerin kokusunu etrafımda istiyorum. Hatta sen önden git,'' dedim sakince.

Fısıltı Lordu ve Onun Küçük Kurtarıcısı ( -TAMAMLANDI- ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin