'Beni anlıyorsun sevgilim. Ruhumdaki kara lekeleri görüyorsun, yine de benden kaçmıyorsun. İşte bu yüzden her şeyimi, tüm benliğimi, kalbimi sana verdim'
***
Fısıltı Alemi
Hastalıktan önce
Dünyadayken her kafam karıştığında, kendimi bir çıkmazda bulduğumda ellerim istemsizce kaşınır, tırnaklarım birden bire avuç içlerime batardı. O kadar şiddetli sıkardım ki tırnaklarımın izi hassas tenimde çıkar, hatta bazen kanardı. O ufacık acı kendimi kontrol etmemi sağlıyordu. Kimi kandırıyordum, hiçbir zaman işe yaramazdı ama istemsizce yine de yapardım. Bu aptalca durumun öldükten sonra biteceğini düşünmüştüm. Şimdi küçük odamda oturup avuç içlerimdeki yeni izlere bakarken bir iç çektim.
Yanılmıştım, hala yapıyordum.
Fısıltı Alemine geldiğim ilk günlerde böyle bir sorunum yoktu ama sonra Prisha'm oldu. O lanet kadın tüm öfkemi ayağa kaldırmış, kendimi değersiz bir varlıkmışım gibi hissetmeme neden olmuştu. Tıpkı Dünyadayken diğer aptal insanların hissettirdiği gibi. İstemsizce acı dolu bir kahkaha attım. Ölü de olsa insan hala insandı. Kötü, bencil ve aşağılık bir tabiatımız vardı. Ben bile kötüydüm, Prisha'mın ölmesini dört gözle beklediğim kaç gün olmuştu? Teknik olarak ölüydü ama ben onun yok oluşundan bahsediyordum. Birden bire toz olup havaya karışmasını ya da bir kum gibi yere düşmesini beklediğim çok fazla zaman olmuştu. Kuma dönüşüp yere düşmesi daha iyiydi, üzerine çıkıp sevinçle tepinebilirdim.
Gözlerimi yeniden avuç içlerime çevirdim. Başlarda izler çok azdı, her gün sadece bir kez ya da iki kez ellerimi sıkıyor, kaşıyor ve tırnaklarımla avuç içlerime zarar veriyordum. Sonra hemen iyileşiyordu, Dünyadakinden çok daha hızlı ama zarar veriş sıklığım arttıkça iyileşme hızım da azaldı ve ne yazık ki Toplayıcı olduktan sonra bu durum daha da kötüleşti. Yok olmuş Fısıldayanların acılarını hissetmek dehşet vericiydi. Keşke acının, onlardan geriye kalan parçaları toplarken başlayıp hemen bittiğini söyleyebilseydim ama hayır, bitmiyordu. Her birini toplayıp Azap çukuruna atsam bile hisler arınma süreci bitene dek devam ediyordu.
İster istemez tenim ürperdi o an. Azap çukuru korkutucuydu, hem de fazlasıyla. Prisha'm bir konuda haklıydı, o yer saf kötülükle doluydu. Her Azap çukuruna girip yıkılmış parçaları oraya attığımda hissettiğim şeyler beni tüm gece ayakta tutuyor, uyandığımda avuç içlerimin kan dolu olmasına neden oluyordu.
Derin bir nefes alıp ayağa kalktım ve küçük masanı üzerindeki su dolu mermer kaseye gidip ellerimi yıkadım. Uykusuzluktan şişmiş gözlerimi aynı suyla temizleyip siyah cübbemi giydim. Bugün Prisha'mla bir görüşmem vardı. Uzun zamandan beri ilk kez onu görecek olmak biraz tedirgin ediyordu beni. Etmemeliydi, o sadece ölü bir insandı. Bana zarar veremezdi, yani fiziksel olarak. Yine de kendime engel olamıyordum.
Böyle çaresiz ve korkak hissetmekten nefret ettiğimi söylemiş miydim?
Cübbemin şapkasını kafama geçirip küçük odamın kapsını açtım ve dışarı çıktım. Koridor Seçilmişlerle doluydu, neyse ki her zamanki gibi kimse bana bakmadı, kimse benimle konuşmaya çalışmadı. Lord Vernon'la aramızda oluşan mesafeli dostluk hakkında çıkan dedikodulardan sonra birden bire görünmez olmuştum. Bu iyiydi, kimseyle yüz göz olma niyetinde değildim.
Küçük koridoru geçip meditasyon alanına girdim. Bir mağarayı andıran meditasyon alanı tamamen yeşildi. Çiçekler ve çimenlerle doluydu. Ayrıca mağara duvarından akan su küçük bir göl oluşturmuş, bu göl de uzun bir yol gibi mağaranın bir bölümünü sarmıştı. Havaya karışan çiçek ve yeşillik kokusu burun deliklerimi doldurduğunda yüzüme huzurlu bir ifade yapıştırdım ve diğerlerinin de bunu görmesini sağladım. Bana bakmıyor ya da benimle konuşmuyor olmaları gözlerin üzerimde olmayacağı anlamına gelmiyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/111755201-288-k411235.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fısıltı Lordu ve Onun Küçük Kurtarıcısı ( -TAMAMLANDI- )
FantezieWattpadFantasyTR'nin 'Krallıktan Akan Asalet' okuma listesindeyiz! . . Ölüm Lordları Serisi I . . . Hayatımda eksik olan çok fazla şey vardı. Bu eksiklik beni günden güne tüketti. Hiç bilmediğim bir şeye karşı duyduğum özlem yıllarca bir lav gibi i...