'Özür dilerim kördüm sevgilim, ruh eşim olduğunu bir türlü göremedim'
***
Lord Vernon
Duygularım tıpkı bir fırtınaya benziyordu. Bir an sakinken hemen sonrasında şiddetli hale gelen bir fırtına hem de...
Ne zaman ne yapacağımı artık kestiremiyordum. Bazen bağırıp çağırmak istiyor, bazen de bu alemden kaçmak istiyordum. Ama çoğu zaman bana verilen bu görevin sona ermesini arzu ediyordum. Bu kötüydü, çünkü bunu dilediğim ilk gün sarayımın duvarları çatlamaya başlamıştı.
Oleg zor bir durumdan geçtiğimi, umudumu kaybedersem her şeyin yıkılacağını söylüyor. Bu yüzden sabrediyor, düşüncelerimi hep olumlu tutuyordum. Yine de bazen içimdeki bir şey artık vazgeçmek istiyordu. O zamanlar duygularımı dizginlemekte zorlanıyordum.
Duygularımı saklamakta iyiydim aslında, Oleg hariç kimse ne hissettiğimi anlayamıyordu ama son zamanlarda bu durum değişmeye başladı. Seçilmişler huzursuzdu, bendeki değişikliğin farkına varmışlardı. Bu yüzden gelinimin gelişine Oleg'den sonra en çok onlar sevinecekti.
Bense bu durum hakkında ne hissedeceğimi bilmiyordum. Onu gördüm, izledim, hatta dokundum ve bir yakınlık hissetmeye çalıştım ama değişen hiçbir şey olmadı. Kalbimde ona karşı en ufak bir sevgi bile oluşmadı. Bu beni endişelendiriyordu, çünkü onun doğru kişi olup olmadığını sorgulamaya başlıyordum.
Sadece alışkanlıktan derin bir nefes aldım. Aslında nefes almaya ihtiyacım yoktu ya da yemek yemeye ve insanlar her ne yapıyorsa onu yapmaya ama normal hissetmeye ihtiyacım vardı. Bu yüzden onları taklit edip nefes alıyor ya da bazen sırf farklı bir şey yapmak için bir şeyler yiyordum. Yemek ve içmek pek keyifli değildi, Oleg'in dünyada yediği ve lezzetli olduğunu söylediği her ne varsa hepsini denemiştim ama hiçbirinin tadı yoktu. Bu beni hüsrana uğratıyordu çünkü bu insanlardan ne kadar da farklı olduğumu gösteriyordu. Neyse ki uykuya ihtiyacım vardı, bu biraz olsun beni rahatlatıyordu.
Düşüncelerimden sıyrılıp önümde yükselen yıkık dökük şehre bakmaya devam ettim. Durduğum yerden her şey çok net bir şekilde gözüküyor, fısıldayanların içler acısı hallerini izleyebiliyordum. Hep buradaydım, her gün her boş vaktimde buraya gelip geniş mermer terasımda ayakta duruyor ve durumumuzu değerlendiriyordum. Tıpkı burada doğduğum o ilk gün yaptığım gibi... O zamanlar içimde tarifi imkansız bir sevinç varken, şimdi sadece umutsuzluk vardı.
Her şey nasıl bu denli değişmişti?
Neyi yanlış yapmıştım?
"Lordum?"
Oleg'in derin sesi tüm düşüncelerimi paramparça ederken kendimi topladım ve ona baktım. Yüzü yere doğru eğikti, bana bakmıyordu ama içimdeki karmaşayı hissettiğinden emindim.
" Bugünkü ayinde kaç kişi kurtuldu?" diye sordum yavaşça. Cevabını az çok tahmin edebiliyordum, yine de ona sormak cevabı alemden almaktan daha iyiydi.
Gözlerini kaldırıp bana baktı ve "Yedi kişi lordum," diye cevap verdi Oleg.
Kafamı şehre doğru çevirdim ve gözlerimi kapatıp hüsranımı gizlemeye çalıştım. Önceden yüzlerce ruh kurtulurken şimdi sadece yedi kişinin ruhlarına kavuşması acı vericiydi. Bir şeyleri yanlış yapıyordum, bu artık kesindi.
"Aleme kaç kişi geldi peki?" diye sordum kendimi toparlayınca.
"Otuz iki fısıldayan Lordum."
Otuz iki!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fısıltı Lordu ve Onun Küçük Kurtarıcısı ( -TAMAMLANDI- )
FantasyWattpadFantasyTR'nin 'Krallıktan Akan Asalet' okuma listesindeyiz! . . Ölüm Lordları Serisi I . . . Hayatımda eksik olan çok fazla şey vardı. Bu eksiklik beni günden güne tüketti. Hiç bilmediğim bir şeye karşı duyduğum özlem yıllarca bir lav gibi i...