Bölüm Dört

4.5K 508 82
                                    

'Bir gün gelip bu acımı dindireceğini, ruhuma dokunup beni yeniden hayata döndüreceğini biliyordum sevgilim...'

***

Fısıltı Lordu

Canavarlar her yerdeydi. Kaçamıyordum, onlardan uzaklaşamıyordum. Kendimi kurtarmak için hiçbir şey yapamıyordum. Yine de denemekten vazgeçmedim. Yüzyıllardır başarısız olmama rağmen yine de pes etmedim.

Belki bu sefer onları yenebilirdim diye düşündüm...

Odaklanmaya çalıştım, zihnimi kaplayan bu derin sisten kurtulmak için çabaladım. Olmadı, vücudum acıyla kasılırken yaptığım tek şey acıyla haykırmaktı. Sesimin duyulacağından endişe duymadım. Nerede olduğumu biliyordum. Yatağımdaydım, her ayinden sonra dinlenmek için odama çekilirdim. En iyi ihtimalle, acımı diğerlerine belli etmeden kendi başıma odama kadar yürürdüm. Diğer ihtimalle ayinden sonra bilincini kaybederdim. Bu en kötüsüydü, ayine katılan herkes Lortlarının güçsüz düştüğünü görürdü.

Bugün görmüşler miydi?

Bedenime yeni bir acı dalgası çarptı. Göğsüm alev almış gibi yanmaya başladı ve yeni bir haykırış dudaklarımdan döküldü. Zihnimin bir köşesi hala aydınlıktı, o aydınlık taraf sayesinde bu seferki acının çok daha fazla olduğunu kavrayabildim.

Karanlık kraliçe ayın sırasında güçlü canavarlarını göndermiş, alemimi ve beni ele geçirmek için tüm sihrini üzerimde kullanmıştı. Savaşmış, her şeyimi ortaya koyup fısıldayanlarımı tüm o canavarların gazabından korumak için saldırılara direnmiştim ve kazanıp ayinin tamamlanmasını sağlamıştım ama her zaferin bir bedeli vardı.

Simdi de o bedeli ödüyordum.

Ayin sırasında zihnime kilitlediğim tüm o canavarlarla karanlığın içine hapsolmuştum ve uykuyla uyanıklık arasında gidip gelirken tüm bedelleri ödüyordum. Bundan kurtulmanın hiçbir yolu yoktu, kendi istekleriyle gitmelerini beklemek zorundaydım, yapabileceğim tek şey bu döngüyü hızlandırmak için çabalamaktı.

Ama dediğim gibi bu seferki çok ağırdı. Dayanamayacağımdan korktum, pes edip bedenimin tamamen yok olacağından... Ve bir an bunu da istedim. Böylece acı dinecek, geriye sadece sonsuz bir boşluk kalacaktı ama bu düşünce geldiği gibi gitti. Âlemim bensiz ayakta kalamazdı, onlar için dayanmak zorundaydım.

Göğsümü yakan acı azalır gibi oldu ve zihnimi kaplayan sis hafifçe aralandı. İşte o zaman gözlerimi biraz açabildim. Tahmin ettiğim gibi odamda, yatağımdaydım. Buraya geldiğimi hatırlamıyordum, bu da ayinden sonra bilincini kaybettiğimi gösteriyordu. Oleg'i gördüm göz ucuyla, hemen yatağımın yanında ayakta durmuş endişeli gözlerimi üzerimde tutuyordu. Her zaman buradaydı, arınma bitene dek başımdan asla ayrılmazdı. Umarım acımın bir kısmını üzerine almaya çalışmazdı. Bu seferki çok şiddetliydi ve ona zarar verirdi.

Gözlerim yeniden kapandı, sis perdesi yoğunlaştı ve kendimi yine karanlık bir alanda buldum. Sonra sisin arasında bir gölge oluştu ve çamurdan yapılmış, iğrenç bir kol bana doğru uzandı. Bunun ne olduğunu biliyordum. Mazokra, korku canavarı...Uzun tırnaklarını kafana geçirir, tüm korkularını zihninde canlandırır ve seni deliliğe sürüklerdi.

Elinin üzerini kaplayan siyah pullara odaklandım. Her biri pislik içindeydi ve yapışkan bir sıvıyla kaplıydı. Korkmamaya çalıştım ama faydasızdı. Kol bana uzandıkça tüm korkularım bir balyoz gibi zihnime çarpmaya başladı.

Ya alemin yıkılırsa, ya onları kurtaramazsam, ya sonsuza dek buraya hapsolursam...

Tüm bu düşüncelerle birlikte deli gibi titremeye başladım, yine de kaçmak için çabalamaktan vazgeçtim. Aksine, tırnaklarını üzerime geçirmesini ve bu işkencenin hemen bitmesi için Yüce olana dua ettim. Saniyeler sonra tırnakları kafamı delip geçti, sonra derin bir acı tüm bedenimi sardı. Âlemimin yıkılışı canlandı gözümde, yıkılış anında fısıldayanların tüm ıstırabını hissettim. Hepsi dehşete düşmüştü, hepsi kaçmaya çalışıyordu. Dayanamayıp acıyla haykırdım.

Fısıltı Lordu ve Onun Küçük Kurtarıcısı ( -TAMAMLANDI- ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin