'Zihnimde var olan kara delik her anımı yok ediyor sevgilim'
***
Daisy
Prisha'mı takip ederken konuşmamak için büyük çaba sarf ettim. Çok fazla sorum vardı ama etrafımız muhafız kaynarken bu sorularıma cevap bulamayacağımı biliyordum. Birincisi başka birinin soracağım soruları duymasını istemiyordum. İkincisi Prisha'mın cevap vereceğinden de emin değildim. Ona yetişmek için hızımı artırırken Kia'nın kafası karışmış bakışlarını üzerimde hissettim.
''İyi misin?''
Kafasını bir kez sallarken ''İyiyim, sadece biraz şaşkınım. Onu ilk kez bu kadar telaşlı görüyorum,'' dedi fısıldayarak.
Prisha'mı kastediyordu ve bu bana iyi hissettirmedi. Soğuk, kendinden emin Prisha'ma o kadar alışmıştım ki bu aceleci ve tedirgin versiyonu beni afallatıyordu. Kafam patlayacakmış gibi ağrırken derin bir nefes aldım. Tütsülerle ilgili söylediği şeyler hiç iyi değildi. Eğer onlarda bir sorun varsa bunun anlamı neydi?
Prisha'm merdivenlere tırmanmaya başladığında düşüncelerime ara verdim. Dışarı çıkmamız gerekmiyor muydu? Tereddüdümü anlamış gibi arkasına bakıp ''Bu taraftan Mash'ka,'' dedi sakince. Bu sözleri hareket etmemi sağladı ama hala şaşkındım. Gök delen şelalesine gittiğimizi sanıyordum.
Merdivenleri hızlı ama dikkat çekmemeye özen göstererek tırmandık. Vernon ve benim katımıza ulaştığımızda kalbim onu görme özlemiyle kasıldı. Yakında göreceğim dedim kendi kendime. Ayrıca yalnız değildi, yanında Oleg vardı. Her ne kadar onunla olmak istesem de Prisha'mın tedirginliğinin nedenini öğrenmek zorundaydım. Bu yüzden ona doğru gitmek isteyen ayaklarımı Prisha'mı takip etmeye zorladım.
Merdivenleri tırmanıp yeni katlar gördükçe bu alanlara pek hakim olmadığımı fark ettim. Geldiğim günden beri kendi katım ve ayin alanına giden kat arasında sürekli mekik dokurken bu bölümlere hiç çıkmamıştım. Tırmandıkça tüm katların birebir aynı olduğunu fark ettim. Hepsi de sıra sıra ahşap kapılar barındırıyor, dökülmüş duvarlar ve paslanmış avizeler yakında düşecekmiş gibi sağa sola hafifçe sallanıyordu. Kapıların ardında odalar mı vardı yoksa başka bir şey için mi ayrılmıştı bilmiyordum ve açıkçası artık merak etmeye de başlamıştım.
Vernon neden bu kadar büyük bir saray inşa etmişti?
En üst kata ulaştığımızda nefesimi toplamak için çatlaklarla dolu mermer korkuluklara tutunup soluklanmaya çalıştım. Kendimi ona yaslamak için fazla tehditkâr görünüyordu, bu yüzden tüm gücümü ona vermek yerine sadece ondan destek almaya çalıştım. Kırılmasını ve artık neredeyse görünmez olan en alt kata yüzüstü çakılmayı istemiyordum. Bu düşünce korkuluğu bırakmama neden oldu.
Hayır, teşekkürler.
Nefesim saniyeler içinde yerine geldiğinde kafamı kaldırıp geldiğimiz katı inceledim Bu kat diğerlerine göre daha küçük bir koridor barındırıyordu. Ayrıca kapı sayısı da azdı, sadece dört kapı görünüyordu. Şaşkın bakışlarımı diğer katlardakilerin aksine metal olan kapılarda ve üzerlerindeki şekillerde gezdirdim. Hala bu alemde yeniydim ama bu dört kapının büyüyle korunduğunu anlayabilecek kadar da burada yaşamıştım. Her biri farklı şekiller barındırıyordu ve bu da her biri için ayrı ayrı büyü yapıldığını gösteriyordu.
Bakışlarımı Prisha'ma çevirdim ve gözlerimle neden buradayız diye sordum. Birkaç metre ötede dimdik önüne bakan iki muhafızın dikkatini çekmek istemiyordum. Sahi, onlar neden buradaydı ki? Sonuçta bu katta kimse yaşamıyor gibiydi. Ayrıca kapılar büyüyle korunuyordu, bekleme sebepleri neydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fısıltı Lordu ve Onun Küçük Kurtarıcısı ( -TAMAMLANDI- )
FantasíaWattpadFantasyTR'nin 'Krallıktan Akan Asalet' okuma listesindeyiz! . . Ölüm Lordları Serisi I . . . Hayatımda eksik olan çok fazla şey vardı. Bu eksiklik beni günden güne tüketti. Hiç bilmediğim bir şeye karşı duyduğum özlem yıllarca bir lav gibi i...