BLÜM İTHAFIMIZ SEVGİLİ Kayazulbiye55 GELSİN. NE ZAMAN GÖRÜR VE YANIT VERİR BİLEMİYORUM AMA, CANIM DESTEĞİN İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM 🤗🙏
İYİ Kİ VARSIN
❤️ ❤️ ❤️
Güneş tahtından inmeye hazırlanırken, konuklar da yavaş yavaş parti alanına giriş yapmaya başlamışlardı. Ödül törenini andıran gecede ünlü isimler giriş kapısını süsleyen kırmızı halının üzerinden vazgeçilmez spot ışıkları eşliğinde yürürken, gazeteciler ve hayranlardan oluşan çılgın kalabalık bahçe yolunu sokak boyunca kaplamıştı. Flaşlar ardı ardına patlıyor, insanlar yığınlar halinde hayranı olduğu isimleri görebilmek için adeta birbirleriyle yarışıyordu.
Beyazperde ve moda dünyasından olduğu kadar, müzik ve spor alanındaki tanıdık yüzler de Nick'in yeni yaşına girmesine şahitlik etmek için en iyi halleriyle hazırlanmışlardı. Elbette Nickholas Andersson kadar Bianca Brooklyn isminin de bu katılımdaki payı yadsınamazdı. Yıllarını bu sektöre adamış sadık bir hizmetkar olmasının bir getirisiydi bu... Bianca'nın altına imzasını attığı işlerin ses getirmemesi imkansızdı. Hele konu oğlu olduğunda dünyaları bile ayağının altına serebilirdi.
Yardımcısı sırtındaki fermuarı düzeltirken elindeki kadehten minik bir yudum alarak son zaferini kutluyordu. Binanın en üst katındaki balkonundan tıpkı bir kraliçe edasıyla bahçedeki hareketliliği izledi. Zaman zaman ufak tefek aksilikler yaşanmış olsa da nihayet tüm hazırlıklar tamamdı. Bianca Nick adına vereceği "Geçmiş Olsun" partisini kayınvalidesinin de teşvikiyle dev bir "Doğum günü" organizasyonuna çevirdiği için halinden hoşnuttu doğrusu.
Misafirlerden bazılarının ellerinde ufak tefek sembolik hediyelerle geldiğini görünce hafızasını yokladı ve oğluna en son kaç yaşındayken bir doğum günü partisi düzenlediğini, dahası ona özel bir hediye verdiğini hatırlayamadı. Sanırım sekiz veya on yaşlarındayken bir vakıf yararına düzenlenen mezatta Ander ile ona bir midilli satın almışlardı. Yoksa on dört yaşındayken miydi? Seneler ne kadar da hızlı geçiyordu.
Nick'in bacaklarının arasında, "Hey, anne şuna bak!" diyerek oradan oraya dolaştığı, ondan sürekli bir şeyler istediği günler daha dün gibiydi sanki. Küçük oğlu tek başına ayakkabısının bağcıklarını bile bağlayamazken, şimdi milyonların sevgilisi genç ve yakışıklı bir erkeğe dönüşmüştü. Bianca'nın göğsü Nickholas için hissettiği gururla dolup taşarken, yüreğinin bir köşesinin hafif bir buruklukla sızlamasına da engel olamamıştı. Keşke büyürken onunla daha çok vakit geçirebilseydim, diye geçirdi içinden.
Mesleğinde en tepeye yükselmek için canını dişine taktığı zamanlarda bir tanecik oğlu ile en çok vakit geçiren hep kayınvalidesi olmuştu. Bianca diğer konularda ne kadar ona kızgın olursa olsun, Nick ile ilgilendiği için daima minnettar kalacağını biliyordu.
Ander'in durumu da ondan farklı değildi çünkü. Bianca'nın seçmeleriyle aynı döneme denk gelen doktorası yüzünden kocası deli gibi ders çalışmak zorundaydı ve oğluyla asla bir baba-oğul ilişkisi kuramamışlardı. Alanında uzmanlık kazandıktan sonra da, girmek zorunda olduğu bir sürü ameliyatlar ve katılmaya mecbur olduğu konferanslar vardı. Her ay evde oldukları günlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu.
Fakat bunların hepsi mesleklerinin birer cilvesiydi. Ve her şeyin kendinden önce oğullarının geleceği için olduğuna inandırmışlardı kendilerini. Bu işe başladığında şöhretin acı bir bedeli olduğunu oğluna da öğütlememiş miydi? Fakat küçücük bir çocuğa bu bedeli ödetmeyi aklının ucundan bile geçirmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZ OYUNCU (Tamamlandı)
General FictionBir SageTaylors Romanı... Yakışıklılığını ve çapkınlığını babasından, özel yeteneklerini ve küstahlığını ise annesinden almış olan Nickholas Andersson; Hollywood'un paparazzileri gibi, en ünlü film şirketlerinin de peşinden koştuğu genç aktörlerden...