BÖLÜM BÖLÜM BÖLÜM!
ALLAHIMA ŞÜKÜRLER OLSUN SONUNDA BÖLÜM ATABİLDİ :)
Dediğinizi duyar gibiyim. Vallahi aynı şeyleri bende kendime söylüyorum şu anda. Nasıl özlemişim. Nasıl. Anlatamam.
Hangi şartlarda ne zorluklarla yazdığımı da öyle. Ama artık yok. Bundan sonra kendime daha fazla vakit ayırmaya çalışacağım. Sizi de kitaplarımı da çok özledim valla ya 🥺🥺🥺
Hadi sizi daha fazla tutmayayım da bölüme geçin. Yorumlarda görüşürüz nasıl olsa😉
Çokça, bolca, kocamanından seviliyorsunuz❤️❤️❤️
"Bir ekstra boy Americano lütfen. Krema ve şeker istemiyorum."
"İsim neydi?"
"Sersem."
"Pardon?"
"Af edersiniz, şey. Madison."
"Hemen geliyor."
"Birileri dün gece yine iyi uyuyamamış anlaşılan."
Hemen arkasında vicdanının sesi gibi dikilen arkadaşı pek de haksız sayılmazdı. Madison son zamanlarda sabahları ayılmakta güçlük çekerken onun bu enerjik hallerini kıskanır olmuştu. Gena yine sabahın köründe ultra mini şortu ve fosforlu bluzunun içinde adeta ışık saçıyordu. Kendisi ise... berbat haldeydi.
"Bildiğin gibi. Kâbuslar görüp duruyorum. Sonra uyanıyorum ve bir bakıyorum aynı kâbusu yaşamaya devam ediyorum."
"Dur tahmin edeyim. Bu seferkinde sen renkli gelinliğinin içinde mihraba doğru ürkek adımlarla yürürken Bayan Becerici karanlık bir iblis gibi tepene binip, oğlunu ondan çaldığın için seni kendi duvağınla boğmaya kalkışıyordu."
"Hayır, ama yaklaştın." Madison elini ağrıyan başına götürüp inlerken Gena hızla devam etti.
"O halde, Elvis Presley nikâh memuru iken birdenbire bembeyaz sislerin arasından B.B. çıkıyor ve sana mutluluklar dilemek yerine cehenneme kadar yolun olduğunu, hatta orada bile peşini asla bırakmayacağını söyleyerek, tam göğsünün ortasına çatallı bir mızrak saplıyor."
"Yüce Tanrı'm. Son zamanlarda televizyonda neler izliyorsun sen?"
"Lucifer. Ve sen sormadan hemen söyleyeyim Tom Ellis ile mihraba yürümek için hiç düşünmeden seve seve ruhumu şeytana satabilirim."
"Adam dizide zaten şeytan rolünde değil miydi?"
"Evet doğru. O halde ruhumla birlikte bedenimi de ele geçirip, dilediğini yapmakta özgür."
Gena'nın kirpiklerini kırpıştırarak abartılı iç geçirişine elinde olmadan gülümsedi Madison.
"Sen delisin."
"Kahveniz hazır efendim."
"Teşekkürler."
"Ama seni güldürmeyi başardım, öyle değil mi?"
Madison tezgâhtan para üstünü alırken, yeniden gülümsediği belli olmasın diye kahvesinden dolu dolu bir yudum alarak çıkışa doğru yürümeye başladı.
"Hey bekle!" Gena da kendi siparişini aldıktan sonra koşarak arkasından yetişti. "Kızmana gerek yok tatlım, sadece şaka yapıyordum."
"Sana kızgın olduğumu kim söyledi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZ OYUNCU (Tamamlandı)
General FictionBir SageTaylors Romanı... Yakışıklılığını ve çapkınlığını babasından, özel yeteneklerini ve küstahlığını ise annesinden almış olan Nickholas Andersson; Hollywood'un paparazzileri gibi, en ünlü film şirketlerinin de peşinden koştuğu genç aktörlerden...