BÖLÜM BAŞINDAN HERKESE MERHABALAR. YİNE GEÇ OLSUN GÜÇ OLMASIN DEDİK 😁SİZE BİR İYİ BİR DE KÖTÜ HABERİM VAR.KÖTÜ HABER: BU BÖLÜMÜ YALNIZCA GENA VE DRAKE İKİLİSİNE AYIRDIM. YANİ ASLINDA BAŞKA PLANLARIM VARDI AMA ONLARI BİR KEZ YAZMAYA BAŞLAYINCA DURAMADIM.
İYİ HABER :MADİSON VE NİCK'DEN DE BİR KAÇ GÜNE KADAR YENİ BİR BÖLÜM GELMESİNİ SAĞLAYACAĞIM. HAFTA SONUNA KADAR YETİŞTİRMEYE ÇALIŞACAĞIM.
YENİ BÖLÜME KADAR KENDİNİZE İYİ BAKIN. ÇOKÇA SEVİLDİĞİNİZİ SAKIN UNUTMAYIN❤️❤️❤️
VE... ELBETTE KEYİFLE KALIN😉
Gena hiç bir zaman iyi bir aşçı olduğunu iddia etmemişti. Evet, yemek pişirmeyi de en az yemek kadar çok seviyordu ama mutfakta becerebildiği çeşitlerin sayısı iki elin parmaklarını geçemiyordu ne yazık ki. Onun için özel zamanlarda mutfağa girmek de yemek yemek kadar sıradan bir zevkti sadece. Pratik olduğu kadar doyurucu olmaları da önemliydi tabi. Bu yüzden Peynirli Makarna Drake'in olduğu kadar Gena'nın da favorisiydi.
Gena bu tarifi rahmetli annesinden öğrenmişti. Elise mutfakta harikalar yaratan bir kadındı. Sıradan bir akşam yemeğini bile ufak tefek dokunuşlarla muhteşem bir şölene çevirebilir, iştahsız bir insanı ağzının sularını akıtarak masasına hevesle oturtabilirdi. Geleneksel mavi puantiyeli masa örtüsünün üzerinde yanan hoş kokulu mumları, bir demet taze mevsim çiçeği ve salatanın etrafındaki minik süslemeler Elise'nin imzası gibiydi.
Bu yüzden Gena mutfakta annesine yardım etmekten çok onu iş üstündeyken izlemekten hoşlanırdı. Tıpkı bir balerin edasıyla zarifçe oradan oraya koşturması, fonda çaldığı bir müziğe arada sırada eşlik edip şarkı söylemesi, sunum tabaklarına kendince kondurduğu minik şekilli sebzeler, pişirdiği leziz şeylerin kokusunun mutfağı sardığı o büyülü anlar Gena'nın rüyalarından uzun süre çıkmamıştı. Annesi gülerek bir parça unu ya da kremayı Gena'nın yüzüne bulaştırmaktan hoşlanırdı. Sonra da birlikte kahkahalara boğulurlardı.
Elise öyle neşeli, öyle hayat dolu bir kadındı ki, Gena onun gibi birinin erken yaşta hastalanıp ölmesinin hep dünyanın en büyük haksızlığı olarak görmüştü.
Genç kadın giderek zayıflayıp yatağa düştükten sonra bile neşesini uzun bir süre kaybetmemişti. Ama mutfakları eğlenceli olmaktan çıkmış, evleri eski heyecanını yitirmişti. Her zaman pırıl pırıl parlayan evyenin içi bulaşıklarla dolmaya, tezgâhın üzerini taze kurabiye kavanozları yerine ilaç şişeleri almaya başlamıştı. Eskiden olduğu gibi evin içinde yüksek sesle müzik de dinlenemiyordu artık çünkü Elise sürekli olarak sessizliğe ve dinlenmeye ihtiyaç duyuyor, Gena ve babası da buna saygı gösteriyordu.
Kimi günler ağır mide bulantıları yüzünden genç kadının teni o kadar solgun ve kuru oluyordu ki, Gena onu bir parça neşelendirebilmek için tüm kuralları yıkıp annesinin odasını rengârenk çiçeklerle donatmak, mutlu olup yüzüne renk geldiğini görebilmek için dans edip şarkılar söylemek isteğiyle dolup taşıyordu. Üstelik tüm bunları hiç içinden gelmediği halde sırf annesi için yapmak istiyordu. Ne yazık ki çoğu şeyde olduğu gibi tüm bunlar da ona yasaktı.
Gena o günleri ve yasakları andıran katı kuralları asla unutmayacaktı. Örneğin evde genel temizlik haricinde kullanılan özel dezenfektanlar vardı. Çünkü mikroplar annesini hasta ediyordu. Ziyaretçiler yasaktı. Bu yüzden eskisi gibi sık misafir ağırlayamıyorlardı. Dışarıdan yemek ısmarlayamıyorlardı. Mesela peperoni pizza veya ıslak hamburger yiyemiyorlardı çünkü mide kanseri olan Elise'nin yemek konusunda da artık hassa ve sınırlı bir menüsü vardı. Lezzetli ve yağlı şeyler yememeliydi. Bu sebeple evde pişirmeleri de doğru olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZ OYUNCU (Tamamlandı)
General FictionBir SageTaylors Romanı... Yakışıklılığını ve çapkınlığını babasından, özel yeteneklerini ve küstahlığını ise annesinden almış olan Nickholas Andersson; Hollywood'un paparazzileri gibi, en ünlü film şirketlerinin de peşinden koştuğu genç aktörlerden...