Biraz önce olanlar da neydi tanrı aşkına?
Kiralık arabayı gece kulübünün önüne gelişi güzel park ederken Nick; nasıl olup da Madison ile tartışmaya hazır ruh halinden, kadının gideceğini öğrenmesinden sonra hissettiği suçluluk duygusuyla bir anda kendini ona kalması için yalvarırken bulduğunu düşünüp duruyordu. Üstelik tüm planlarını açık etme pahasına.
Şüphesiz, işlerine karışmaması için gözdağı vermeye çalışırken kadının istifa etmek isteyeceği aklının ucundan bile geçmemişti. Ama tanrı aşkına, az kalsın her şeyi Troy için yaptığını bile itiraf etmek üzereydi.
Nick paniklediğini kabul ediyordu. Ve bu paniğinin nedeninin sırf bu istifanın planlarını mahvedeceğinden kaynaklandığını söylüyordu kendine.
Bu yüzden, valeye anahtarları uzatırken ve kulübün adıyla uyumlu kızıl kapılardan içeri girerken kalp atışları hâlâ düzene girmemişti.
Elbette Madison'ın gitmesi yüzünden bir endişesi yoktu. Sadece Troy için yaptığı planda bu kadar ilerleme kaydetmişken, kadının işleri batırmasına engel olmaya çalışıyordu, hepsi bu. Eğer durup dururken istifa etmeye kalkarsa, annesi nedenini merak edecekti. Ve Madison çok geçmeden oğlunun ne haltlar çevirdiğini ona söylemek zorunda kalacaktı.
Yumuşak halıda yürürken, başından beri kurtulmak istediği kadından kalmasını sırf arkadaşına yardım edebilmek için istediğine inandırdı kendini. Bu iş bittikten sonra eğer canı hâlâ gitmek istiyorsa...
Derin bir nefesle ciğerlerini doldurdu. Neden bu düşünce hâlâ nefesini kesiyordu?
Kırmızı Vadi; yuvarlak bir çukuru andıran iki katlı oturma alanı, oval bir dans pisti, tamamı şarap renginde yumuşak koltukları, üzeri altın işlemeli şamdanlarla süslü masaları, gösterişli sahne perdeleri ve sahneyle karşılıklı duran uzun mermer barıyla isminin hakkını veriyordu doğrusu.
Girişten itibaren onları yönlendiren zemindeki halı bile kırmızının en müstehcen tonuna sahipti. Duvarlar kendinden desenli duvar kâğıtlarıyla, mum ışığı hissi veren apliklerle ve altın rengi el işçiliğine sahip boş çerçevelerle donatılmıştı. Bu kadar kızıl renk argümanı ve loş ışıklandırma aşırı şehvet uyandırmak için yapılmışsa eğer, amacına ulaşmıştı. Nick şimdiden kanının kaynamaya başladığını hissedebiliyordu.
Üçte ikisi boş mekâna girdiklerinde, eli hâlâ sahiplenircesine Madison'ın sırtındaydı. Sanki bıraktığı anda onun bir hokuspokusla ortadan yok olup gitmesinden endişeleniyordu.
"Güzel mekânmış. Fanny ve ortağı bize katılana kadar bir şeyler içmek ister misin?"
"Neden olmasın."
Madison teklifini uysallıkla kabul ettiğini fark etmeden, onu doğruca barın sakin bir köşesine yönlendirdi.
Sert ve pürüzsüz tezgâhın arkasında yerden tavana kadar cam raflarda, her göz ve damak zevkine hitap eden çeşit çeşit pahalı şişeler asılıydı.
Nick içlerinden birini, gece kadar siyah, seksi kolsuz bir gömlek ve mini etek giymiş olan genç barmene göstererek, "Bana duble viski," dedi. "Bayana da ne istiyorsa onu getirin."
"Hızlı başlamıyor musun? Ben yalnızca bir bardak buzlu soda alayım lütfen."
Genç barmen Nick'i tanımış olacak ki, hayranlıkla gülümsedikten sonra siparişleri hazırlamak üzere neşeyle yanlarından ayrıldığında bile bir gözü hâlâ üzerlerindeydi.
"Emin misin?" Arabada yaşanan o adrenalin patlamasından sonra sadece bir şişe soda mı içecekti yani?
Madison, "Bazı şeyleri hazmetmeme yardımı olur belki." diyerek cevabı yapıştırınca Nick bunu hak ettiğine karar verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZ OYUNCU (Tamamlandı)
General FictionBir SageTaylors Romanı... Yakışıklılığını ve çapkınlığını babasından, özel yeteneklerini ve küstahlığını ise annesinden almış olan Nickholas Andersson; Hollywood'un paparazzileri gibi, en ünlü film şirketlerinin de peşinden koştuğu genç aktörlerden...