Telefonuma gelen bildirim ile akoruyla uğraştığım gitarı kenara bıraktım. Saat sabah sekize geliyordu. 'J' şeklinde kayıtlı olan Jungkook'tan gelen mesajın üzerine tıkladığımda bir video karşılamıştı beni.
Siyah ekranda 'only for r' diye italik ve altın renginde olan ince bir yazı belirdiğinde kaşlarım çatıldı. Ardından gelen Jungkook kadraja uzanır bir pozisyonda girmişti.
"Günaydın." dedi gülerek. Burada çok küçük görünüyordu. Muhtemelen 14 yaşlarındaydı. "Bu videoyu neden çekiyorum bilmiyorum ama içimi sadece buraya dökebileceğim sanırım. Bugün seçmelerde gitar çalarak şarkı söyleyen bir kız gördüm. Ve o cidden.." Kamerayı yatağın baş kısmına dayayarak sırtüstü şeklinde uzanmaya başladı. "Güzeldi." Kızaran kulakları kendini belli ederken kafasını yastığa gömdü.
Tanrım. O, çok, şirindi!
"Başkan yakında çıkış yapacağımızı söyledi. Biliyorum doğru değil idollerin böyle şeyler hissetmesi.. Namjoon hyung ile de konuştum üstü kapalı az buz. O da böyle düşünüyor. Beni biraz düşündürdü bu mesele.." Dudaklarımı ıslatarak uzattığım ayağımı kendime çektim.
"Hepimiz idolden önce insan değil miyiz? Bilmiyorum.. İşimi çok seviyorum, hyunglarımı da öyle. Ama bir yerde hep böyle eksik mi hissedeceğim?" Dudaklarını büzdü, dokunsan ağlayacak kıvama gelmişti şimdi de. "O kız cidden bana bunları düşündürdü. Ve bu videoyu izlerse bir gün, ona teşekkür ettiğimi bilsin istiyorum."
Ekran yavaş yavaş karardığında videonun bittiğini sanmıştım. Yanılmışım, başka bir video girdiğinde gözlerimi kısarak tanıdık mekanı seçmeye çalıştım. Burası, BTS'in pratik odasıydı.
"Çok heyecanlıyım." dedi yerde bağdaş kuran Jungkook. Saçları terliydi. "Müziğimiz hazır, klibimiz de öyle. İlk tanıtım yapıldı bile! Sonunda hayaller gerçeğe dönüyor!" Öyle bir duyguyla konuşuyordu ki bu heyecanı yüzümde bir tebessüme yol açmıştı.
"Ve bugün şirketin mutfağında seninle çarpıştık! İnanabiliyor musun? Belki de bunu izlediğin zaman hatırlamıyor olacaksın ama öyle güzel utanıyorsun ki!" Doğrusunu söylemek gerekirse hatırlamamıştım.
Ekran tekrardan karardığında bir video daha girmişti. "Çok güzel gülüyorsun." Arkaya daha önce duymadığım bir piyano altyapısı girdiğinde videoyu yüzüme daha da yaklaştırdım. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum.
Bir video daha, "Dans ederken sürekli saçına dokunuyorsun." önündeki deftere not aldı. Başka bir videoda, yine aynı defterle otururken, "Yemek gördüğünde heyecanlanıyorsun ve yerken zevk alıyorsun." diyerek yazmaya devam etti.
Alışkanlıklarımı not almıştı..
"Fazla konuşkan değilsin, yakın bir arkadaşın da yok sanırım." Başka bir video, aynı defter. "Bugün uzun bir aradan sonra seni gülerken gördüm."
Videolar yavaşça sesini kaybederken piyano sesi baskınlaşmıştı. Her geçen saniyeyle eş zamanlı olarak büyüdüğünü de gözlemleyebiliyordum. Bana, beni, tüm samimiyetiyle anlatıyordu.
Geçen seferkilere nazaran daha uzun süren bir karanlığın ardından müzik kendini yavaşça geriye çekti. Derin bir nefes aldım, aldığım nefesi vermeyi unuttum.
Ekranda kocaman gülümseyen Jungkook -şuan olduğu hâliyle- nedensizce içimde bir dürtüye sebep olmuştu. Ne kadar güzel gülüyor, dedi içimdeki ses.
"Şey," Bakışları tek noktaya sabitlenirken kendi kendine güldü. "Seni seviyorum. Bu kadar, söylemek istedim." Bir kez daha, mümkünmüşçesine bir kez daha kocaman gülümsediğinde bende ister istemez yanaklarım ağrıyana dek gülümsedim. Bana el salladı, video bitti.
İçimde biriken duyguyla telefonu yere bıraktım ve dudaklarımı büzdüm. Bir insanın, bir insana böylesine naif bir şekilde değer vermesi bile beni derinden etkilerken bu değer verilen kişinin ben olması tüm vücudumda etkisini gösteriyordu. Korkuyordum da aslında biraz, dokunsam kırılır mı diye.
Sohbet ekranına bir mesaj daha düştüğünde telefonu elime aldım. O an için, belki de beni bu evrendeki en mutlu insan yapan mesajı alabilmiştim.
Sabahların en güzeli seninle olsun.
Ben şimdiye kadar her sabah düşüncelerimle başbaşa kalmışken, Jungkook'un sıcak eli beni ilk defa hayatımdaki yalnızlıktan çekip almıştı. İnan bana, sabahın sekizi seninle daha güzel Jungkook.
•
Bu bölümü çok sevdim..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gone
Fanfictionseni ilk gördüğümde düşündüm, ne tuhaf bir yabancı. şimdi yeniden yabancılarız, bu sefer anılarla birlikte. rosékook. ✓