Gerginlikle nefes alıp veriyor, tırnaklarımın derime eziyet etmesine izin veriyordum. Benim gibi bir stajyere bunu yaptığı için müsahama gösterecek değillerdi herhalde.
"Artık aranızda bir şey olamaz, bitireceksin." diye mırıldandı ceo sakince oturan bana ithafen. "O bir idol," Yüzünü buruşturarak bana baktı. "Ondan ne bekleyebilirsin ki? Sevgi mi? Aşk mı? İlgi mi?"
Gözlerimi yumarak ayağa kalktığımda boylarımız eşitlenmişti. Karşımda korkusuzca duran onun aksine benim dizlerim titriyordu. Bağırıp çağırmak, içimdekileri suratına kusmak istiyordum.
"Ben," dedim dişlerimin arasından. "Hiçbir şeyi bitirmeyeceğim." Sinirle nefesini verdiğine şahit oldum. "Asla." diye ekledim sonuna.
"Hem kendinin hem de onun kariyerini bitirmekte kararlısın yani." dedi ensesine getirdiği topuzunu eliyle hafifçe düzeltirken.
Yüzümü buruşturdum. "Hepiniz iğrenç insanlarsınız, iğreniyorum teker teker. Özellikle de siz-" Sol yanağıma indirdiği avucunun temas sesi odanın duvarlarında yankılandığında yana düşmüş kafamı kaldırmaya tenezzül etmedim.
Topuklarından çıkan tok sesler ile bana yaklaştı. "Haddini aşıyorsun." dediğinde saçlarımı geriye atarak kafamı kaldırdım. Şu an ağlayamazdım, sızlayan burnuma engel olmalıydım.
"Tek derdiniz bu ise.. Benim stajyerliğime son verin fakat Jungkook'a dokunmayın." dedim, ne dediğimi kendim bile bilmeden.
"Buna değer mi sence? Tek bir insan uğruna-"
"Ben bunu Jungkook için yapmıyorum." dedim lafını kesmiş olmayı umursamadan. "İlk defa ciddi anlamda fark ettim ki iğrenç bir kuyuya düşmüşüm, dipsiz bir kuyuya." Saçlarımı ellerimle geriye yatırdığımda gözlerimi gözlerinden çekmedim, korkmadım çünkü o anlığına. "Çıkma fırsatım varken bu karanlık yerden defolup gideceğim. Fakat,"
"Fakat?" dedi kaşları havalanırken.
"Jungkook'a dokunmayacaksınız, özellikle de işine." dedim kesin ve net tavrımı ortaya koyarak. Yanağımın yandığının gerçeğini de göz ardı etmek istiyordum bir yandan.
Gözleri kısıldı, eliyle gözlüğünü geriye ittirdi. "Aranızdaki şey bitmediği ve medyaya yayıldığı sürece, ikinizi de zararsız çıkarmam bu olaydan."
Alayla gülerek suratına bakmaya devam ettim. "Sizin bizim şirketimiz olarak medya ile işbirliği yapmanız gerekmez mi?" diye sordum.
"Yine haddini aşıyorsun, yine ve yine.."
"Benim nasıl haddim olmaz? İmzaladığımız anlaşma ve kendi hakkımı savunmama ne diyebilirsiniz?"
"Anlaşmada hiçbir idolümle ilişki içinde olabileceğin yazmıyordu!" Yüzünü yüzüme yaklaştırarak kaşlarını havaya kaldırdı. "Ayrıca anlaşmanın geçerliliği de bitti. Şirketten atıldın."
Yutkunarak yüzümü geriye çektim ve hiç düşünmeden kapıya yöneldim. Şu an hiçbiri umurumda değildi, sonradan pişman olacaktım fakat şu an.. Şu an tek yapmak istediğim buydu.
Kapıyı ardımdan sertçe kapattığımda ilerlemeye çalışacakken önümde duran bedenle ufak bir çarpışma yaşadım. Kim Namjoon bana anlamaz bakışlar attığında ondan vücudumu hafifçe öne eğerek özür diledim. Özürümü umursamadı, çatık kaşları ve kıstığı gözleriyle yüzümü incelediğinde aniden aklıma dank eden gerçekle elimi yanağıma götürdüm. Diyeceği şeyleri umursamadan hızlı adımlarla koridoru terk ettim. Umarım bundan Jungkook'un haberi olmazdı.
Her şeyi bitiriyor muydum?
Jungkook için?
•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gone
Fanfictionseni ilk gördüğümde düşündüm, ne tuhaf bir yabancı. şimdi yeniden yabancılarız, bu sefer anılarla birlikte. rosékook. ✓