07

1.6K 94 17
                                    

Öğle molası nedeniyle geldiğim terastaki pufa kurularak BTS'in comeback yaptıkları şarkı olan Run müzik videosunu açtım. Açıkçası çıkış yaptıklarından beri saygı duyuyor, çıkardıkları her şarkıyı kendime bir şeyler katmak amacıyla takip ediyordum. 

Ve onlar, cidden muazzam işler çıkarıyorlardı. 

Bilindik jeneriğin ardından gelen suya düşme sahnesi beni heyecana sokmaya başlamışken ritmini bozmadan giren Namjoon'a dikkat kesildim. Aşırı havalı görünüyordu o dökük kırık yaşadığı yere göre. Tren raylarında rahatça yürüyüşü, o kahveyi elinden atışı bilemiyorum belki de abartıyordum ama gerçekten de bu iş için doğdum diye bağırıyordu adeta. 

Tıklattığı kapıdan çıkan Jimin ile müzik başlarken vermek istedikleri havayı kesinlikle ekran başındakilere yansıtıyorlardı. Hepsi birlikte, müzik klibi için değil de gerçekten de eğlenmek için bir araya gelmiş gibi görünüyorlardı. 

Ne olduğunu kavramama vakit kalmadan Seokjin'i duvara yapıştıran Taehyung ile işlerin aslında gerçek dostluğu anlatmadığını tahmin etmiştim. Eğer bu tahminim doğruysa, Namjoon Taehyung'u kendisi gibi eğitiyordu? Kötü adam olarak?

Teorileri bırakıp klibe odaklanmaya çalıştım.

İşin içine giren polisler ve kaçan ikilinin ardından gelen sahnede yine ve yine üzülen Seokjin oluyordu. Taehyung'un kartlarını devirmesi üzerine yüzünü garip bir hâl alıyordu ancak bunun neyi anlattığından pek emin değildim.

Ardından giren coşkulu nakaratla koşan yedili beni ağzımın az da olsa açılmasından alıkoyamamıştı. Koşuyorlardı çeşitli sahnelerde ancak aralarda hepsinin yıkılış sahnesi gösteriliyordu. Derin bir klipti; pek çok anlam çıkarılabilecek.

Namjoon ve Taehyung'un polislere yakalanmasına rağmen gülümsemesi, yerini beyaz bir odada uyanan Hoseok'a bırakıyordu. Yataktan bedenini hafifçe kaldırarak karşısında duran turuncu saçlı Jimin'e vurduktan sonra bir geçiş oluyor ve yastık savaşı başlıyordu bu yedili arasında bu seferde. Yastık tüyleri havada uçuşurken şarkının altyapısının mükemmelliği beni benden alıyordu.

Büyük denemeyecek, ama küçükte olmayan bir odadaydı bu sahnede. Yoongi, önüne gelen her şeyi kırdıktan sonra yetmemiş gibi onu engellemeye çalışan Jungkook'a da vuruyordu iteleyerek. Ancak acısını umursamayan Jungkook sarılıyordu ona sakinleşmesi için. Tekrardan duvara çarpıldığında ise bu ters tepkiye karşılıksız kalamıyor ve bu sefer de o Yoongi'nin suratına yumruğu indiriyordu. İşe yaramıyordu yaptıkları, tekrardan yakasından tutularak koltuğun yanına,yere, fırlatılıyordu.

Arkadaki beat, sözler, sesleri.. Her şeyiyle kusursuzdu şarkı. 

Kırılan aynayla tekrardan çılgın nakarat giriyordu. Hepsi eğleniyordu bu sefer o odada, biri hariç. Jungkook, fırlatıldığı yerde öylece durmuş ve dalmış görünüyordu. Yüzüne yapılan ufak zoomdan sonra tekrardan uzaklaştığında kimsenin kalmadığını, herkesin gittiğini görüyorduk.

Koşuyorlardı, kaçıyorlardı klip boyunca. Eğleniyor, gülüyor, kavga ediyorlardı ama eninde sonunda hep kaçıyorlardı. Klip akıl çıkartacak derecede güzeldi, zevkliydi.

Yolun ortasında duran koca pikapın arkasında sayamadığım kadar araba vardı, tepesinde de oturmuş bir Jungkook. Üyeler -direksiyonda duran Seokjin hariç- arabadan atlayarak önlerindeki arabalara bağırıyor ve üzerlerine atlayarak onları hırpalıyorlardı. Boyuyor,  kırıyor ama bunun sonunda ne olursa olsun eğleniyorlardı.  

Tabii ki koca klip boyunca olduğu gibi eğlenceleri uzun sürmüyordu. Gelen polisle artık isminden de anladığımız üzere şarkının ana eylemini, koşmayı gerçekleştiriyorlardı. 

Son olarak bitiş kısmında Jimin'i çekerek attıkları küvetin olduğu banyoda eğlenmeleri vardı. Klip boyunca gösterilen sahneler hızlıca ritme uygun geçerken arkama daha çok yaslandım kaşlarım havalanırken. Yedisi de arkası dönük giderken Jungkook yüzünü hafifçe kameraya çeviriyordu ve klip bitiyordu.

Telefonu dizime bırakarak kaşlarımı kaldırdım. Etkileyiciydi, hoşuma gitmişti. Hoşuma gitmekle kalmamış bayılmıştım. Merak ediyordum, gelecekte bir gün bende böyle olabilir miydim? Profesyonel..?

"Beğendin bakıyorum.." Bakışlarım aniden karşımdaki pufa kurulmuş Jungkook'a döndü. Delirmiş miydi?! Tabii ki beğenmiştim ama konu bu değildi. Böylesine herkese açık bir yerde konuşabileceğimizi söylediğimi hatırlamıyordum. 

Cidden benim başımın belaya girmesi onun umrunda değilmiş gibi görünüyordu ve ben buna kıl oluyordum!

"Aptal mısın yoksa rol mü yapıyorsun? Neden herkesin görebileceği bir yerde sanki birilerinin gözüne sokmak istercesine yanıma geliyor, üstüne benimle konuşuyorsun?!"

"Sakin olur musun?" dedi ellerini havada sallayarak. "Herkes molada." 

"Bu bir şey değiştirmez." Ayağa kalkarak teras kapısına yöneldiğimde peşimden geldiğini hissetmemle ona döndüm. "Risk almak bana göre değil ve lütfen bir daha bana göre olmayan şeyleri yapma." Elimi gergince sıktım. "Tanrım, birisi bizi görebilir!"

"Hmm.. Kimseyi göremiyorum ben?" dedi hafifçe üstüme eğilirken. Yüzünün yüzüme olan uzaklığını kaybetmesi ile garip hissetmiştim ister istemez. Yutkunarak neden aniden böyle bir şey yaptığını anlamaya çalıştım. Bu terasta fazla sıcaktı sanki.

Terleyen elimi eşofmanıma sürerek ondan uzaklaştım. O da boğazını temizleyerek saçlarını karıştırdı ve bakışlarını kaçırdı. Gözlerimi yumarak nefesimi verdim toparlanmak istercesine.

Bir şey söyleme gereği duymadan oradan çıktığımda karşıma çıkan Taehyung ile ister istemez irkilmiştim. İçimi hızlı bir korku kaplarken önce arkamdaki kapıya sonra da bana baktı şaşkınca. O da irkilmişti, değil mi? Başka bir şey olamazdı.

Saygı amaçlı doksan derece eğilerek daha fazla beklemeden merdivenlere koştum. Damarlarıma hiç olmadığı kadar hızlı kan pompalanıyordu.

Taehyung bizi duymuş, görmüş olabilir miydi? Gerçi Jungkook'la ikimiz arasında sadece birkaç haftalık bir sohbet vardı ama konuştuklarımız ve yakınlaşmamız dışarıdan çok farklı da görünebilirdi.

Kendimi avuttum kafamı iki yana sallarken. Hiç kimse görmedi sizi.

Tabii ki.

Hiç kimse.

goneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin