bu alternatif final kitabın önceki finali ve birinci bölümden de bağımsız olarak okuyabilirsiniz
•
Saat gece yarısı 4.00 sanırım. Koridorda oturmuş bir haber bekliyorum ama kimse bir şey söylemiyor. Önümden gelip geçen hemşirelerin hepsi sus pus. Hep o uzaktan izlediğim adamlar şimdi yanımda darmadağın oturuyorlar. Kimse ağzını açmıyor çünkü konuşulması gereken doğru şey ne hiçbirimiz bilmiyoruz.
Ve Jungkook içerde savunmasız.
Tüm aşkım bitti diyorum ama bu hissettiğim belirsizlik ne bilmiyorum.
"Ne zaman bitecek?" dedi Jimin artık kurumuş gözpınarlarından bir yaş bile gelmezken. Ne dediğini az çok anlamlandırdım kafamda. Bu onu böyle koridorlarda bekledikleri ilk sefer değildi ki..
Daha fazla dayanamadım öylece oturmaya. Temiz havaya ihtiyacım vardı, temiz havaya ve onun iyi olmasına. Merdivenleri kullanarak kimsenin olmadığı buz gibi bahçeye indim. Hava soğuktu. Yorgundum, ne dertlerimi ve sıkıntılarımı taşıyabileceğim sağlam bir arabam, ne de yükümü bölüşebileceğim güvenilir bir sırt vardı yanımda.
Oturduğum bankın kenarında hareketlilik hissetmemle kafam ağır ağır yana döndü. Kim Namjoon, Jungkook'un çok sevgili abisi. "Yıpratıcı değil mi?" dedim titreyen çenemi ondan gizlerken. "Bir kız yüzünden hayallerine kavuşamamasını izlemek, yıllarca bir kişi eksik kalmak falan yani."
"Öyle." dedi tok bir sesle. "Jungkook'un mutsuzluğuna ve yıkılışına doğrudan şahit olmak bizim için çok zordu. Yani gözümüzün önünde erirken hiçbir şey yapamamak.."
"İçerideki kimseye bakacak yüzüm yok."
"Saçmalıyorsun." Yüzümü ona çevirdiğimde doğrudan bana baktığını görebilmiştim. "Jungkook'un yaşadıklarının hepsini senin de yaşadığının tüm üyeler farkında. Kimse sana bir şey diyemez."
"Peki Jungkook? O farkındaydı benim acımın ama ben onunkinin değildim. Yıllarca onun bencil ve açgözlü biri olduğunu düşündüm. O ise her geçen gün on misli acı çekti. Sen söyle, Jungkook'un yerinde olsan beni affeder miydin?" Soruma karşılık hafifçe güldü.
"Bilmem farkında mısın ama Jungkook o yoğun bakımdan kalkarsa ilk işi senden özür dilemek olur." Öylece yüzüme çarptı bu gerçek. "O şu an acı çekiyor ve sana ihtiyacı var, hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyuyor varlığına."
Burnumu çekip, "Her şey düzelecek değil mi?" diye sordum.
"Duymaya ihtiyacın olan sözcüğü biliyorum fakat her şey istediğimiz gibi olmaz. Sana evet her şey yoluna girecek demeyeceğim, zaman gösterecek." Sustum çünkü konuşacak fazla bir şey kalmamıştı.
Hava rengini açarken ayağa kalktı. Ona eşlik ettiğimde birlikte hastaneye girdik. Doktor ile konuşan Seokjin ve Yoongi adımlarımı hızlandırmama neden olacaktı ki koltukta sarılarak ağlayan Jimin ve Taehyung durmama sebep oldu. Namjoon önüme geçerek doktorun yanına gittiğinde neler olduğunu sormaya korktum. Yemin ederim öyle bir korktum ki..
Adımlarım yavaşça doktora yaklaştı. "Bedeni iki ayda üçüncü kez gerçekleşen bu olayı kaldıramadı." Boğazımdan bir hıçkırık kaçtı. "Başınız sağolsun."
Dondum.
Dondum ve öylece kaldım.
Yoongi'nin elini sertçe duvara vurması da, Namjoon'un köşede sessiz sessiz ağlaması da hareket ettiremedi beni. Seokjin geldi yanıma, sonra Hoseok ama dokunmadılar. Yutkunarak etrafıma baktım. Köşede duvara yaslı olan Taehyung'un üstüne yürüdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gone
Hayran Kurguseni ilk gördüğümde düşündüm, ne tuhaf bir yabancı. şimdi yeniden yabancılarız, bu sefer anılarla birlikte. rosékook. ✓