Jungkook'un göğsünde uzanmak benim için belirli bir rutin hâline gelmişti. Ben onun kalp atışlarını dinlerken tek eliyle saçımı okşaması huzurlu hissettiryordu. O anlar hiç konuşmaz, birbirimizi sessizliğimizle dinlerdik. Ve gariptir ki, her ikimiz için de başarılı bir terapiydi.
Yine öylece uzanmış saçlarımı sevmesine izin verdiğim şu dakikaları hiçbir şeye değişemezdim. İnip kalkan göğsünün üzerindeki kafam sayesinde kalbinin ritmini ölçebiliyordum. Ne zaman sakinleşmek istesem, sayardım atış hızlarını.
Ne yaşanmışlıklar geçmişti üzerimizden, fark etmesi güç olan.
Telefonun yüksek melodisi salonda yayıldığında elini yana attı ve kim olduğuna bakmadan kapattı. Bu hareketiyle kafamı çevirmiş, çenemi sağ göğsünün biraz yukarısına yerleştirmiştim. Arayan kişi pek bir ısrarlı olacak ki, telefon bir daha çaldı.
"Bak bence." dedim yorgun argın beni izleyen gözlerine karşılık. Kafasını sakince iki yana salladı. "Önemli bir şey olabilir ama," Elimle telefonu gösterdim.
Derince nefesini üfleyerek çalmaya devam eden telefonu eline aldı. Yerinden kalkma gereği duymadan cevapladı çağrıyı. Sadece ekrandaki Namjoon Hyung yazısını görmem bile tüm dikkatimi vererek onu izlememe sebebiyet verdi.
"Efendim hyung?" dedi ruhsuzca Jungkook. Karşı taraftan sesler yükselince dinlememeye çalışarak dikkatimi başka yönlere verdim.
Jungkook'un duyduğu şey neydi emin değildim ama hafifçe yerinden doğrulmasına neden oldu. Ben onun aksine tamamen doğrulduğumda çatık kaşları ile telefonu dinlemeye devam etti.
"Tamam, söyler misin artık?" Gergin sesi kaşlarımı çatmama neden olduğunda bunu fark ettiği için elimi tutarak sorun yok gülümsemesini verdi. Kesinlikle zorakiydi bu hareketi.
Bir süre öylece dinledi. Ardından bakışları karşıdaki noktaya sabitlendi. Telefon tutan eli gevşedi fakat tam tersine elimi tutan eli sıkılaştı. Yarım yamalak çıkardığı birkaç sesle telefonu kapattığında önemli bir şey olduğuna emin olmuştum.
"Jungkook? Ne oldu?" dediğimi görmezden gelerek telefonu kavradı hızlıca. Parmakları klavye üzerinde gezindiğinde ona yaklaştım ne yaptığını anlamak adına. "Tanrı aşkına! Konuşacak mısın?"
Ağzını bıçak açmadan telefonu elime tutuşturduğunda başta emin olamasam da aldım elime. Bana bakmadı, yeri ve ayaklarını tercih etti onun yerine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gone
Fanfictionseni ilk gördüğümde düşündüm, ne tuhaf bir yabancı. şimdi yeniden yabancılarız, bu sefer anılarla birlikte. rosékook. ✓