Jungkook'un getirdiği ramenden bir lokma daha aldım ruhsuzca. Sanırım artık ona benimle konuşma diyemiyordum, belki de alışıyordum. Belki de beni ilgisine alıştırıyordu.
Sabah saat sekize geliyordu. Kendisi için aldığı ramen öylece önünde dururken önündeki kağıda sözleri karalayıp duruyordu. Sanırım kendi şarkısını yazacaktı. Onda gerçekten bir ışık vardı ve ileride çok iyi yerlere gelebileceğini biliyordum.
"Yesene artık Jungkook." diyerek kabını ittirdim ona doğru. Gözüne düşen saç tutamını geriye çekerek yere koyduğu kağıttan bakışlarını kaldırdı.
"Benimkini sen ye bence, aç görünüyorsun hem."
"Sabahın köründe buraya geldin ve muhtemelen yemek bile yememiştin. Açlıktan öldürecek misin kendini?" Boş ramen kabımı poşete atarken ona yemesi için ısrarcı bakışlarımı gönderiyordum.
"Kendi diyet programıma uygun bir şekilde ilerliyorum zaten. Yakında yeni şarkımız çıkacak, kendime dikkat etmeliyim." Gözlerimi devirerek onun soluna oturdum. Şirketin verdiği diyet programını az çok tahmin edebiliyordum zaten.
"Jungkook." dedim elime sıcaklığını hafiften gidermiş rameni alırken. Kafasını bana çevirdiğinde çubukları ağzına götürdüm.
Bana bıkkınca bakarken kaşlarımı kaldırdım ve ağzını açmasını işaret ettim. Göz temasını kesmeyerek koca lokmayı ağzına alırken gözlerimin parladığına emindim.
"Eh, senin de yemen için bebek gibi ağzına vermek gerekiyormuş." O da hafifçe güldüğünde rameni elimden aldı. Kendisi bana bakarak yemeye başladığında gülümsedim.
"Ee yanından sürekli kovuyordun beni? Şimdi ne oldu da fikirlerin değişti birden?"
"Çok ısrarcısın." Göz göze gelmek istemediğimden aynadan izliyordum onu. "İnatçısın, dediğim dediksin. Sanırım zorlamayacağım sınırlarını. Kimseye yakalanmadıkça sorun olacağını sanmıyorum.."
"Güzel." dedi gülerek. Hâlâ onunla konuşmaktan yana değildim ama ben onun kadar ne sabırlı ne de inatçıydım.
"Ama merak ediyorum," dediğimde bakışlarını bana çevirdi. "Neden benimle konuşmak istiyorsun ki? Yani, bilmiyorum.. Ben bir stajyerim ve seninle konuşmam zaten tehlikeli. Neden ben?"
Güldü başta kocaman. "Sıradan bir insan değilsin, en azından bana göre." Derince nefesini verdi. "Çok özelsin, çok güzelsin.. Eşsizsin. Ah, bilmiyorum.. Sadece seni görünce böyle mutlu, heyecanlı oluyorum. Beni bambaşka biri yapıyorsun Chaeyoung. Ve inan bende bilmiyorum, sadece seninle konuşmam gerektiğini hissediyorum içten içe."
Ben miydim bu anlattıkları? Ona bu duyguları yaşatan? Bana özelsin demişti. Bana güzelsin demişti. Bunları duymayalı çok oluyordu. Birine kolay değer biçerdim ama uzun süre sonra bana böyle değer biçen birini görmek..
"Garip hissediyorum. En azından bu hissin ne olduğunu bulmaya çalışıyorum. Seninle konuşuyorum, konuştukça netleşiyorum."
•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gone
Fanfictionseni ilk gördüğümde düşündüm, ne tuhaf bir yabancı. şimdi yeniden yabancılarız, bu sefer anılarla birlikte. rosékook. ✓