Bölüm 25: Sevdiğim adamı görmek

30 3 0
                                    


     Küçükken en sevdiğim renk kahveydi, babamın gözlerinin kahvesi...

    En sevdiğim tatlı sütlaç , annemin üstüne findik kırdığı el yapımı sütlacı...

     En sevdiğim şarkı, fly me to the moon, ablamı piyano çalarken güldüren şarkı...

     Ben ailemle mutlu olduğumu sanıyordum ,hayır sanmıyorum biliyordum.

    Kazadan sonra hafızamı kaybettiğim için yeterince üzülecek zamanım da olmamıştı maalesef...

     Babamın evden çıkardığı kadın benim öz annemmiş mesela, metresi değil... Bazı şeyleri fark etmek keşke hafızam yerine gelmeseydi dedirtiyor.

    Keşke Berkant ı dinlemek yerine uslu uslu salonda otursaydım ve boş zihnimin keyfini çıkarsaydım. Zaten ne geliyorsa başımıza bildiklerimizden değil mi?

     Oturduğum bankta avuç içlerimdeki açılmış deriyden ince ince sızan kana bakıyorum bir süre. Yere çökmemin ardından önümde duran arabanın kapısı açılmış, 30 lu yaşlarında tatlı bir kadın bana yardımcı olmuştu.

      İyi olduğumu söylememe rağmen bir süre yanımda beklese de o da bir insandı ve yetişmesi gereken yerler olduğu belliydi. Onu rahatlatarak geri gönderdiğimde gözlerimin içi ağlamaktan dolayı acımaya başlıyor.

     Hava aydınlıktan karanlığa geçiş yapıyor, gökyüzündeki kızıllık yerini yavaşça karanlığa bırakıyor. Oturduğum yerden bir gram kımıldamıyorum. Esen rüzgarla saçlarım önümü bir sure kapatıyor, hırkamın deliklerinden içeri nüfuz eden soğuk iliklerime kadar titrememe sebep oluyor.

     Hava karardıkça aklıma tek bir isim geliyor, Metehan... Oturduğum yerde onun dokunuşlarını, saçlarımı seven elini, aşık bakışlarını özlüyorum. Metehan ı özlemek ilk defa canımı o kadar yakıyor ki sendeleyerek kalkıyorum oturduğum yerden.

    Bu sefer içim çekilmiş bir yavaşlıkla geldiğim yolu geri dönüyorum. Öncesinde birkaç kez yolu karıştırsam da evimizi buluyorum. Sanki hep bunu bekliyormuş gibi bedenim kapının önündeki basamaklara yığılır gibi oturuyorum.

    Elimi güçsüz yumruklarla birkaç kere vuruyorum öncesinde.

     Mete diye fısıldıyorum. Sesim konuşmayı unutmuşum gibi sessiz. Keşke zihnim için de aynı şeyi dileseymişim.

     Birkaç kere daha vurmamın ardından kapı o kadar hızla açılıyor ki yasladığım başım zemine çarpıyor.

    İnlememi engelleyemiyorum, canım acıdığına göre henüz yaşıyorum. Buna yaşamak denirse tabi...

     Kapalı göz kapaklarımı hafif aralayınca yüzüme gelen ışık o kadar rahatsız edici ki gözlerimi geri kapatmaktan kendimi alamıyorum.

      Yerden havalanmamla avuçlarımı soğukta kalmış gömleğe tutunduruyorum.

      Mete diyerek emin olmak istiyorum, o biliyorum ama sesini duymazsam ölebilirim şu an.

     Benle konuşma şu an Aslı, ne kadar sinirli olduğumu tahmin bile edemezsin.

    Göğsünde olan elimi boynuna götürüyorum ,beni koltuğa bırakıp kalkacağı sırada. Metehan diyerek sızlanıyorum hafifçe. Sanki hiç ağlamamışım gibi kapalı göz kapaklarımın arasından yaşlar sızıyor.

     Bu hareketimle kucağında benle koltuğa oturuyor Metehan takati kalmamışça, sırtımda olan ellerini biraz daha sıkıştırarak yüzümü boynuna yaslıyor. Bu hareketiyle hıçkırarak ağlamaya başlıyorum.

Bir Sen OlsanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin