Oy sınırı: 75
Yorum sınırı: 340Felix eliyle burun kemerini sıkarken eğilip bilgisayarımı kapatmıştı. "Gerizekalı madem ağlayacaksın, kurtar o zaman."
Hızla kafamı iki yana salladım sonra da ellerimi yanaklarıma çıkarıp gözyaşlarımı silmiştim parmaklarımın içleriye.
"Yapamam ama merak etme kendimi de öldürdüm." Felix şaşkınlıkla önünde gülümseyen bana bakıyordu. "Yok, ya sen delirdin ya da şu öpücük aklını başından aldı."
Anında tüm modum yerine gelirken bilgisayarımı çantama yerleştiren arkadaşıma döndüm. "Ayyy! Öptü değil mi beni? Rüya değildi yani. Gerçekten böyle dudaklarımız birbirine değdi yani." Kendi kendime kıkırdayıp işaret parmaklarımın uçlarını usulca birleştirirken konuşmuştum. Felix çantamı elime tutuşturup alelacele beni kütüphaneden çıkarmıştı.
"Nasıl oldu hemen anlat." Kafeteryaya vardığımızda dikdörtgen masaların birine oturmuş, beni de masaya çekiştirirken konuşmuştu. Hızla olayları özet geçtiğimde yüzümün yavaştan kızardığını hissediyordum.
Felix ise heyecanla dinlemiş sonunda ise ağlarmış gibi yaparak abartılı bir şekilde tek eliyle dudaklarını kapatmıştı. "Ay ben bu günleri de mi görecektim ya rabbim!"
"Hangi günleri hayatım?" Changbin, Felix'in yanındaki sandalyeyi çekip otururken kolunu sevgilisinin omzuna atarak konuşmuştu.
Hay zamanlamana ben senin.
Anında kaşlarımı kaldırarak gözlerimi sonuna kadar açmış, Felix'e bakıyordum. O ise alt dudağını ısırmış, gülümseyerek sevgilisinin yanağını öpmüştü. "Hiç ya, öylesine." Changbin pek ikna olmasa da Felix'in öpücüğü dikkatini dağıtmış gibi görünüyordu.
"Cumartesi partiye geliyorsunuz değil mi?" Changbin sormuştu.
Şaşkınca Felix'e baktım. "Ne partisi?"
Felix, bir iki saniye kadar düşündükten sonra hatırlamış gibi ağzını açmıştı.
"Haaa! Taeyong hyungun verdiği parti, sana bunu söylemek için yanına gelmiştim; unutmuşum."
Taeyong hyung, son sınıftı ve fakültenin en zengin çocuğuydu. Neredeyse her gün farklı bir arabayla okula gelirdi ve her yıl dönem sonuna doğru büyük villalarının birinde -ki her seferinde farklı biri olurdu.- parti verirdi.
Aslında böyle kalabalık ortamlardan pek hoşlanmasam da Felix'in ısrarları ve Minho'nun da orada olacağını öğrenmem gitmem için yeterli sebeplerdi.
Çok geçmeden ders saatimiz geldiğinde amfiye girdik, arkalarda bir yerde oturan Seungmin gözüme çarptığında yanına giderek oturdum.
"Selam çocuklar." Neşeyle söylediğinde yüzüme olabildiğince piç bir gülümseme yerleştirdim. "Dökül canım." Grupta yaptığı şeyi unutmamıştım tabii ki de.
Seungmin omuzlarını silkip konuştu. "İtiraf ettim."
"NE!?"
"NE!?"
Felix'le aynı anda bağırdığımızda birkaç kişinin bakışları bizi bulmuştu. "Nasıl yani?"
Eliyle alnına vurdu. "Ya, soru anlatırken yüzüne dalmış gitmişim. Yanlışlıkla ağzımdan kaçırdım sevdiğimi işte."
Felix de hemen benim yanıma otururken merakla sordu.
"Eeeee ne dedi?"
"Bilmiyorum."
"Ne? Ne demek bilmiyorum Seungmin? Doğru düzgün anlatsana şunu be!" Omzuna bir tane vurduğumda tıslamıştı. "Çocuk şoka girdi, ben de ne söylediğimi fark edince koşarak kaçtım yanından, ne yapayım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Write Your Own Story /Minsung
Fanfiction(TAMAMLANDI.) "Hadi ama Jisung, kim kendi yazdığı kitaba ağlar ki?" Felix'in sesiyle gözyaşlarımı tekrar silmiştim. "Ama Lix, Minho'm ölüyor!" - 1Month ile bağlantılı ama bağlantılı değil de. Onu okumazsanız bir şey kaybetmezsiniz. Yani en azından...