•6•

4.9K 726 416
                                    

Ertesi gün erkenden uyanmıştık. Bugünkü dersimiz sabahtı.

Üstüme hızlıca kalın olmayan lacivert bir sweat geçirdim. Altıma ise siyah bir eşofman giymiştim. Rahat giyinmek yaşam tarzımdı.

Kahvaltımızı yapıp evden çıkarken Felix'in üstündekilere bir bakış attım. Siyah dar bir kot pantolon üstünde ise asker yeşili bir gömlek vardı. Parlayan gümüş aksesuarları ile çok iyi gözüküyordu. Bugün Changbin'le 'date'i olduğunu hatırladım.

"Çok iyi görünüyorsun Felix." Gülerek koluma girdi. "Ben hep öyle görünüyorum tatlım."

Ben de gülmüştüm. Bunu inkar edemezdim. Kesinlikle dikkat çekici bir güzelliği vardı.

Kampüse girdiğimizde bugün dünkü maçtan dolayı basketbolcuların izinli olduğu aklıma gelmişti. İster istemez modumun düştüğünü hissettim. Bugün Minho'mu göremeyecektim anlaşılan.

Geniş amfiye girerek çoktan oturmuş Seungmin'in yanına ilerledik. "Selam."

Kafasını kaldırıp bize bakarak gülümsemişti. "Selam."

Ders başlayana kadar sohbet ettik. Geçmek bilmeyen iki saatin sonunda profesörün dersi bitirmesiyle ayağa kalkmıştım.

İkinci dersimize yarım saatimiz vardı. Bu yüzden Felix'in kafeteryaya gitme önerisiyle kendimizi orada bulmuştuk.

Üçümüz birlikte rastgele bir masaya yerleştik. Sevdiğimiz filmlerden konuşurken aklıma dünkü yaşadıklarımız gelmişti. Dün hayatımın en rezil ama aynı zamanda en güzel günlerinden biriydi. İstemsizce suratıma bir gülümseme yerleşirken yanımızdan iki tane sandalyenin çekilme sesini duymuştum.

Jeongin tüm neşesiyle yanıma oturmuştu. Anında ona sarılarak saçlarını karıştırdım. "Selam hyunglar! Ne yapıyorsunuz?"

"Konuşuyorduk bebek tanem, sen ne yapıyorsun bakalım?" Felix gülerek Jeongin'e doğru konuştu. "Ryujinle sizi gördük, yanınıza gelelim dedik."

İşte o zaman fark etmiştim, bir diğer çekilen sandalyenin sahibi de Ryujin'di.

Ryujin, Jeongin ile aynı dönemdeydi ama hepimizle çok yakın arkadaştı. Çok güzel olmasının yanında kendi döneminin birincisiydi. Kalbi de çok güzeldi. Bu yüzden yakın arkadaşlarımdan birisiydi.

"Selam şekerparelerim!" Felix'in önündeki kahveyi alıp içerken konuştu. Hepimiz ona güldüğümüzde Seungmin'e takılmıştı gözlerim. Tanımadığı için diken üstünde hissediyor olmalıydı.

"Ryujin, Jeongin bu Seungmin, bizim dönemde." Ortaya attığım cümleyle Seungmin çekingence elini sallamıştı.

Bu çekingenliği pek uzun sürmemişti. Yarım saat boyunca sohbet etmiştik ve ikili onunla çok iyi anlaşmıştı. Zaten biliyordum. Seungmin kısa sürede çok yakın arkadaşım olmuştu gerçekten.

İkinci dersimize gitmek için ayaklandığımızda Jeongin ve Ryujin'le vedalaştık. Anlaşılan sıkıcı birkaç saat daha bizi bekliyordu.

Dersten sonra Felix heyecanla yerinden kalkmıştı. "Sonra görüşürüz çocuklar!"

"İyi eğlenceler Lix. Mümkünse akşam evime gelmeyin." Dediğim şeyle ikisi de gülerken Felix yanaklarımıza birer öpücük kondurup bize el sallayarak koşar adımlarla amfiden çıktı. Changbin'in onu fakültenin kapısında beklediğine emindim.

Kafamı iki yana sallayarak yanağını silen Seungmin'e güldüm. "Ne sulu öptü öyle ya."

"Alışırsın merak etme." Çantamı sırtıma taktım ve Seungmin ile kütüphaneye doğru yürümeye başladık.

Write Your Own Story /MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin