Önceki bölümü okuduğunuza emin olun lütfen hafta içi attım çünkü
✨
Tatilimizin son günündeydik. Minho, o kızı görmek istemediği için dünü tamamen evin içinde geçirmiştik. Dediği gibi ailesi onu aramıştı ama o ısrarla geçiştiriyordu. Hiçbir şeyin keyfimizi kaçırmasına izin vermiyorduk. Birlikte yemek yapmış, film izlemiş ve tüm gün konuşmuştuk. Tatilden döndüğümüzde onu ailemle tanıştırmak istediğimi söylemiştim, seve seve kabul etmişti.
Bugün ise buradaki son günümüzdü ve ben dışarı çıkmak istiyordum. Bu yüzden hazırlanmıştım. Üstüme Minho'nun hoodielerinden birini giymiştim. Altıma ise boru paça kot bir pantolon.
Saçlarımı Yeji'nin getirdiği maşayla hafif dalgalandırdıktan sonra hazırdım. Odadan çıkarak koltukta oturan Minho'nun yanına gittim usulca.
Sevgilim, beni görmesiyle elindeki kumandayı bırakmış bana dönmüştü. Elinden tutup kaldırdım. "Dışarı çıkıyoruz bugün, hadi!"
Tuttuğum elini kendine doğru çekerek beni durdurdu. "Gitmeyelim, keyfimiz kaçacak."
Ona kocaman gülümsedim. "Kaçmayacak, söz veriyorum. Lütfen, hadi!" Şirince yaklaşıp burnumu burnuna sürttüğümde gülümseyerek dudaklarıma kelebek bir öpücük kondurmuştu. Sonrasında ellerimizi ayırmadan odaya girdik. Ben yatağa otururken Minho'nun giyinmesini beklemiştim. Her ne kadar önceden görmüş olsam da çıplak sırtı kalbimi hızlandırmaya yetiyordu her seferinde.
O da üstünü giyindikten sonra elimi tutmuştu. Birlikte evden çıktık. "Nereye gitmek istersin?"
Bir süre düşünmüştüm. Sonra aklıma gelen fikirle ona doğru dönüp gülümsedim. "Piknik yapmaya ne dersin?"
Buraya ilk geldiğimiz andan beri düşünmüştüm bunu. Çok güzel bir yerdi, etraf yemyeşil olduğundan bunun için çok uygundu. Minho başıyla beni onaylamıştı.
Birlikte önce ihtiyacımız olan şeyleri almak için aşağıdaki marketlerden birine gitmiştik. Canım ne çekiyorsa hepsini almıştım. Ufak bir örtü bile bulmuştuk.
Marketten çıktığımızda, yukarı çıkan yoldan diğer tarafa saptım. Yanlış hatırlamıyorsam bu yol şu meşhur göle çıkan yoldu.
Tahminlerimi doğru tutturduğumda kendi kendime gülmüştüm. Göle çok yakın olmayan ama uzak da olmayan bir yere, çimlerin üstüne elimdeki örtüyü serip oturdum. Minho da yanımdaki yerini alırken aldığımız şeyleri poşetlerinden çıkarıyordum.
Önce birlikte etrafı izleyerek bir şeyler yemiştik. Fazla kalabalık değildi. Gölde yüzen insanların olması beni şaşırtmıştı. Henüz hava bunun için çok soğuktu bence.
Çeşitli kuş sesleri kulaklarıma dolarken sırtımı arkamdaki ağaca yaslayıp derin bir nefes aldım. Minho ise o sırada dizlerime yatmıştı. Tek elimle saçlarını severken diğeriyle elini tutmuştum. Parmaklarımızı birleştirirken ellerimizin uyumuna gülümsedim.
"Çok huzurluyum." Mırıldandığımda parlayan gözleriyle yüzüme bakmıştı. Sonrasında ise hafif yan dönerek ceketinin cebinden bir kutu çıkardı. Bana uzattığında merakla ona baktım.
"Bugün ikinci ayımızın ilk günü." Konuştuğunda şaşkınca gözlerimi açtım. Bunu nasıl unutmuştum? "Gerçekten mi? Tamamen aklımdan çıkmış."
Alt dudağımı ısırdığımda gülmüştü. Tuttuğu elimi dudaklarına götürerek öptü. "Açmayacak mısın?"
"Kızdın mı?"
Aynı anda konuştuğumuzda gülmüştük, kafasını dizlerimden kaldırıp yanıma oturdu. Yerden kopardığı bir papatyayı kulağımın arkasına sıkıştırırken konuştu. "Neden kızayım? Böyle basit bir şey için sana kızmam." Rahatlamayla derin bir nefes verdim. Onu üzmek bu dünyada istediğim son şey bile değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Write Your Own Story /Minsung
Fanfiction(TAMAMLANDI.) "Hadi ama Jisung, kim kendi yazdığı kitaba ağlar ki?" Felix'in sesiyle gözyaşlarımı tekrar silmiştim. "Ama Lix, Minho'm ölüyor!" - 1Month ile bağlantılı ama bağlantılı değil de. Onu okumazsanız bir şey kaybetmezsiniz. Yani en azından...