BÖLÜM 3 💫

14K 589 63
                                    

                      Her kalp kendi içinde ki çiçeğin kokusunu verir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Her kalp kendi içinde ki çiçeğin kokusunu verir....

Günler geçiyordu yavaş yavaş. Mirzan konağında büyük bir sessizlik ve hüzün vardı bu bir kaç günde. Herkes günlük hayatına devam ediyor gibi gözüküyordu ama iş göründüğü gibi değildi. Herkesin ruhu çekilmişti sanki. sadece kendilerine verilen görevleri yapıyorlardı. yemek yiyorlar, işe gidiyorlar, uyuyorlar , uyanıyorlar ve zorunlu olaraktan nefes alıyorlardı sanki.

Elif ise, şüphesiz en kötüsü oydu. 3 gündür çıkmıyordu odasından. Doğru düzgün yemek yemiyor, ve su içmiyordu. kapısına gelenler ile dahi konuşmuyordu. babası her saat başı kapısının önüne geliyor ve sesleniyordu kızına ama elif babasına dahi cevap vermiyordu. abileri ise her gün işe gitmeden ve işten geldikten sonra geliyorlardı kapısına. ama cevap yoktu işte. Elif'in kimseye karşı vereceği bir cevabı yoktu.

ne hissetmesi gerektiğini, ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. beyni işlevini durdurmuş, kalbi ise sadece kan pompalıyordu şu sıralar sadece.

hiçliğin içindeydi sanki, her yer karanlık ve ıssız. soğuk ve renksiz. Babasını düşündü biraz. Küçükken sürekli ona nazlı nazlı baba deyişini, ona sımsıkı sarılışını, kızım demesini, annesini düşündü sonra. ölümü ile hala dahi toparlanamamış annesini. ona sarı kızım diye seslenişini, gece hastalandığı zaman sabahlara kadar başında bekleyen annesini, saçlarını tarayan, okşayan, ören ve öpen annesini. abileri peki, abileri değil miydi onun? Ali Erdem abisinin kıskanç yapısını düşündü. ne çok kıskanırdı biricik kız kardeşi. Miran Efe abisinin sürekli korumacı tavrı. Gökhan ve Hazar abisi ile deli gibi eğlendiği zamanlar peki. nasıl dayanacaktı bu acıya, ihanete, kırgınlığa. Ve en önemlisi bu zamana kadar yaşamadığı kaybetme korkusuna. Bu zamana kadar onları kaybetmekten korkmamıştı hiç. Emindi hep kendinden , onların kendisini bırakmayacağına çok emindi. Belki de bu yüzden di Elif'i her aradıklarında Elif'in onlara cevap vermemesi. Bu zamana kadar aklının ucuna dahi gelmemişti, bir gün onları kaybedebileceği ihtimalinin olması. Keşke dedi, açsaydım o telefonları, keşke daha çok vakit geçirseydim. Elif şımarık ve bencil bir insandı. Akıllanırdı elbet bir gün. Ama herkes aynı olur muydu artık Elif'e karşı, orası muammaydı işte...

allah'ım dedi, fıslıtıyla Allah'ım ne olur bana güç ver dedi gözünden bir damla yaş düşerken sırtımda bir taş var en ağırından, taşıyamıyorum çok ağı geliyor Allah'ım. düşürüyor beni. engelliyor ayağa kalkmamı sanki. sen yardım Ya Rabbim... etti duasını. sildi göz yaşlarını ve derin bir nefes aldı. aynadan kendi ile göz göze geldi. yüzü çökmüş gözlerinin içi kıpkırmızı olmuştu adeta. saat daha sabahın 9'u idi. açtı odasını kilidini ve 4.cü günün ardından çıktı odasından salona doğru ilerlemeye başladı. lakin hiç bir ses gelmiyordu içerden, gittiler mi acaba? dedi yetişemedim mi? dedi. ama içeri girdiğinde herkesin kahvaltı masasında oturduğunu gördü. ilk dedesi fark etti onu.

BİR İSPANYOL MESELESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin