20. Bölüm

66 24 4
                                    






Akşam gitme vaktimiz gelmişti. Hazırlanıp çıktık. Arabaya yerleşip Çiçek'le buluşacağımız istikamete doğru ilerledik. Varış noktamıza epey zaman vardı. İnşallah trafik olmaz. Çekilmiyor yemin ederim.

Rotamıza vardığımız ışıkların bol olmasından belli oldu. İnsan ne kadar büyürse büyüsün, içindeki o çocuğu büyütemiyormuş. Belki şu an Defne kadar mutlu olamam ama o ortama girince yine çocukluk anıları geliyor insanın gözünün önüne. Yer mekan değişse de ortam yine aynı ortam oluyor. O çocukların coşkulu bağırışları duymak bile yüzlerde gülümseme oluşturuyor.

İçeriye geçtiğimiz anda bir anı hafızamda belirdi. Çok küçüktüm. Belki 4 belki 5 yaşındaydım. Bazen bunları hatırlıyorum dediğimde bazı insanlar 'hadi canım o yaştaki çocuk nereden hatırlasın, anlatılınca hatırlıyorsun zannediyorsundur' diyorlardı. Ama hayır gerçekten hatırlıyordum. Bu olayı babama bile ben hatırlatmıştım.

Bir akşam çok istemiştim lunapark'a gelmeyi. Babam işinden çok yorgun gelmişti ama yine de beni kırmayıp getirmişti. Bu akşamlık beş hakkım olduğunu söylemişti. Gişeden istediğim eğlence aletlerine binmeye hakkım olması için jeton alıp gelmişti. Neye binsem acaba diye düşünmeye başlamıştım.

Babamın tek bir yöne odaklandığını gördüm. Çocuk annesini elinden tutmuş bir tanesine binebilmek için ağlıyordu. Annesi ona izah etmeye çalışıyordu ama çocukluk bu ya anlamıyordu. Gözünüzün önünde ışıldayan bir park var. Kim istemez oraya girip oynamayı. Babam yanlarına yanaştı.

"Ne oldu delikanlı? Niye ağlıyorsun sen öyle?" diye sordu. Çocuğun annesi her oyuncağa bindiğini ama daha fazlasını istediğini söyleyince çocuk "Hayır ben daha hiçbirine binmedim ki." dedi. O annenin üzüntüsü hala gözlerimin önünde. Kadın tekrar açıklama yapmak istedi. Yoldan geçerken çocuğun merak edip sadece bakalım dediğini, içeriye girdiklerinde de oyuncaklara binmek istediğini ama şu an için bunu yapamayacağını üstü kapalı anlattı. Babam küçük çocuğun önünde diz çöktü.

"Ama bak şimdi sen böyle yapınca annen çok üzülüyor değil mi? Yazık değil mi yavrum annene? Gel seninle bir anlaşma yapalım. Sen bana bir daha anneni üzmeyeceğine söz ver ben de sana jeton vereyim olur mu?" Kadın böyle bir şeyi kesinlikle kabul etmeyeceğini söyledi. Babam da annem de ne dediyse olmaz dedi. Çocuk da annesinin dediklerine göre hareket ediyor.

"Annem olmaz derse alamam. Hem bana yabancılarla konuşma demişti."

"Aferin sana. Annen doğru söylemiş. Hanımefendi ısrar ediyoruz lütfen, bugün ben size jeton vereyim yarın siz başka bir çocuğun sevinci olun olur mu? Siz şimdi bunları almazsanız yemin ederim eşim de ben de bu gece yatamayız."

Kadın gözünden gelen bir damla yaşla kabul etti. Binbir duayı edip gitmişlerdi. Ama ben jetonların peşindeydim. Ağlamaya başladım. Ama neden benim jetonlarımı verdin baba dedim. Bu defa da babam bana açıklama yapmaya başladı. Durumu izah etti. Anlayabildiğim kadarıyla tamam dedim. Yeni jeton alınmasını bekledim.

Yıllar sonra bunu babama hatırlattığımda ben unutmuşum sen nasıl hatırladın dedi. Eh içime oturmuştu giden jetonlarım. Tekrar o an konuşulunca babam bana nasihat vermeyi de  es geçmedi.

"Sakın çocuk kalbi kırma yavrum. Onlar sabi. Aynı durumla karşılaşırsan, benim kızım olduğunu göster ve benim yaptığımın aynısını yap demişti." Bu da benim kulağıma küpe oldu. Ondandır çocuklarla iyi anlaşmam.

Aslı'nın sesiyle ana geri döndüm. Ne oluyor transa girmişsin deyip güldü. Çiçek nerede diye merak ederken adımın seslenildiği yöne döndüm. Çiçek ve Defne bize doğru geliyorlardı. Defne hoplaya zıplaya geliyordu. Onun yüzündeki mutluluğu görünce ben de mutlu oldum. Odak noktam değişti. Arkalarındaki görüntüye odaklanıp Aslı'nın surat ifadesini görmek için ona döndüm.

AŞKI DİNLE (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin