Evden çıkıp ışık hızında spor salonuna geldim. Henüz kimse yoktu. Biraz etrafa bakındım. Eksiğimiz var mı kontrol ettim. Çiçek bugün izinliydi gelmeyecekti. Sabah kahvem için Aslı'yı beklemekle beklememek arasında kararsız kaldım. Evden bir an önce çıkayım diye kahvemi içememiştim. Melih'in aldığı spor kıyafetlerimi yıkamak için kirli sepetine bırakmıştım. Akşam çamaşır yıkamak farz oldu.
Yine siyah tayt giymiştim. Ama üzerine sporcu atleti yerine göbek üzerinde duran tişörtümü giymiştim. Bugün salaş takılmak istedim. Odama geçtim. Bilgisayarımı açıp eksik bilgilerini kaydedecektim.
Sessizliğin içinde oturmuş çalışırken telefon sesiyle ani bir korku yaşadım. Alışmışım kalabalık içinde olmaya veya ben geldiğimde en azından Aslı'nın burada olmasına. Korkuyu def edip telefona cevap verdim.
"Alo."
Ben cevap verdim vermesine de karşıdakinin konuşmaya niyeti yok galiba. Arayana bir şans daha verip tekrar konuştum. "Alo." Yine ses yok. İyi konuşmaya niyeti yoksa zorla konuşturamam ya. Telefonu kapattım.
Tekrar telefon çaldı. Bir sessiz telefonum eksikti. "Alo." Karşıdan bu defa sadece ahizenin ucundaki insanın nefes alışverişlerini duyuyordum. Aklıma gelen tek kişi oldu. O olma olasılığı yüksekti.
"Bana bak Ahmet! Uzun zamandır sesin çıkmıyordu. Rahattım. Görkem'den aldığın ders yetmemiş belli. Şimdi de bu numaraya mı sarmaya başladın, sessiz telefon numarası. Eh iyi bari en azından biraz akıllanmış kendini belli etmemeye çalışıyorsun. Eğer yine beni rahatsız etmeye kalkarsan bu defa kendi ellerimle mahvederim seni. Duydun mu? Kimselere bırakmam seni. Yakarım çıranı, çayda çıra bile oynayamaz hale gelirsin. Dua et Görkem duymasın. Duyarsa olacaklardan ben mesul değilim. Bir daha beni arama."
Telefonu kapattım. Manyak ya! O kadar haddini bildirdim. Üstüne yedin Görkem'den dayağını uslan artık be. "Zengin züppe ne olacak."
"Kimmiş o zengin züppe." Aklım çıkıyordu yeminle.
"Aslı insan bir öksürür be gözüm. Ödümü kopardın."
"Özür dilerim kuzu. Çok mu korkuttum?"
"Vallahi korktum. Su getirsene bana sana zahmet." Aslı bir koşu gidip suyumu getirdi. Birazcık eline alıp boynumdan aşağıya döküştürdü.
"Ay dondum be kızım. Üzerimi de ıslattın. Derdin neydi?"
"Aaaa manyağa bak. İyiliğin için yapıyorum yavrum. Annem böyle durumlarda sırtımıza bizim haberimiz yokken su döker, ani paniği korkuyu üzerimizden alsın diye. Korkudan sarılık geçirme diye. Etkiye tepki bir nevi."
"Ha tamam kuzum. Ben böyle bir şeyi bilmiyordum ilk defa duyuyorum. Yine de sağ ol canım."
"Rica ederim. Sen şimdi onu bunu bırak da kime söyleniyordun onu söyle."
"İki defa cevapsız arama oldu iş yeri telefonumuzdan. İkisinde de açtım ama ses yok. Sadece ikinci aramada hızlı alınıp verilen bir nefes sesi vardı."
"Yine mi?"
"Yine mi derken Aslı? Ne demek bu?"
"Yaklaşık bir aydır bu aramalar devam ediyor. Bir dedim iki dedim. Baktım baş edemiyorum arayan numarayı öğrenmeye çalıştım. Zor da olsa öğrendim ama elimde sonuç yok. Arayan gizli numara."
"Benim haberim yok. Söylemedin hiç."
"Çok önemli görmedim canım benim. O yüzden söylemedim."
"Yine de haberim olsaydı bir şeyler düşünürdük Aslı. Neyse olmuş artık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKI DİNLE (Tamamlandı)
Romanceİlk görüşte aşka inanlar burada mı? Hadi o zaman hep beraber bu güzel serüvene bir dalış yapalım 'Aşk Mimarı' hikayesini okuduysanız tanırsınız kahramanlarımızı. Selin & Melih. Bir yumrukla başlayan büyülü bir aşk hikayesi. Anka kuşu misali külle...